Ali Çardak

Kendime Sakladığım Kelimeler

Ali Çardak

Yıl bilmem kaç hatırlamıyorum. Hayal meyal aklımda kalan kırıntılar arasında sanki 1975 ya
da 1976 gibi düşündüğümde. Sanırım ramazan bayramının arifesi korkulukları olmayan bir at
arabasına binip köyün dışındaki komşunun bahçesinden bayram çöreği yapmak için odun, çalı
getirmeye gittiğimizi hatırlıyorum.
Hızlı giden at arabasından düşmemek için kırık tahtaların arasına elimi sokup sımsıkı
tutunduğumu.
Sonra siyah bir bez kese içinde bir sürü bozuk parayı arabanın malzeme sandığına koyup at
arabası ile portakal toplayan babamı. Akşam karanlığına kadar hatta gece geç saatlere kadar
komşunun evinin önünde çamurlu portakalları yıkayan annemi.
İlkokula kayıt yapmak için gelen öğretmenleri hatırlıyorum hayal meyal amcamın kızını
kaydeden öğretmenlerin ısrarla beni okula yazdırmak isteyenlere “bu yolda altına pisler ”deyip okula
kaydetmeyişini. Toprak evin mutfağında sütlü çorba içerken çocukların kapıdan bakıp bakıp kaçıştığı
ve bir tülü anlamadığım bir hızla daha çorbamı bile bitirmeden amcamın kucağında sıkı sıkı tuttuğu
anı hatırlıyorum ve ablamın fistanı ile evin önünde dolaştığım günleri. Çam ağacının altında ateş yakıp
kazanda ısıttığı suyla çamaşır yıkayan annemi.
Çamaşırlar daha beyaz olsun diye kaynatırken içine çiğit denilen mavi bir tozun döküldüğü
uzun çamaşır yıkama günlerini.
Her defasında babaannemle yalnız kaldığım veya birilerinin mutlaka olduğu ama annemin
yanımda olmadığı anları hatırlıyorum hayal meyal. Sonradan komşuların bahçesine yevmiyeye gitmek
zorunda olduğunu öğrendiğim annesiz günleri hatırlıyorum.
Leblebi torbalarından çantaların olduğu, dışından sıkı sıkı içindeki kalem düşmesin diye
tuttuğum naylon torbalardan elimin terlediğini hatırlıyorum. Kendime ait önlüğüm olmadan, kösele
ayakkabısız lastik ve kilteli ayakkabılarıyla bitirdiğim ilkokulu. Anneannemin her kış gönderdiği başak
yapılmış yer fıstığını iç edip annemin kavurup ceplerime doldurup yediğim uzun okul yolunu
hatırlıyorum. Okuldan istenen odunu ıslanmasın diye önlüğümün altına koyup evlerin saçak altlarında
ıslana ıslana gittiğim uzun okul yolunu ve sıcacık yanan okul sobasının başında kuruyamadan
öğretmen geldi diye sıralarda titrediğim günleri.
İlkokulu bitirdiğim yaz kasabadaki kuran kursunda kuran okumayı öğrenmek için gittiğim de
hocanın bu çocuğu İmam hatibe gönderme deyişini ve çok istediğim halde ortaokula gidemeyip
babam tarafından ”ya imam hatibe gideceksin ya da kursa gidip hafız olacaksın ”dayatmasında eve 4
km uzaklıktaki İmam Hatip lisesine başladığım il günü çok iyi hatırlıyorum. Sene tekrarlarıyla geçen 9
yılın sonunda; okul zamanı okulda boş zamanlarda tarla ve bahçelerde yevmiyede geçen bir öğretim
yılını hatırlıyorum. İstemediğiniz her yıl aynı şeyleri duyduğunuz önünüze bitirmek için veya anlamını
bile bilmediğiniz kimsenin de sormadığı bir sürü Arapça metinleri ezberlerken bulduğum günleri.
Sorgulamadan fikir beyan etmeden sıkıyönetim müfredatlarından ve kendi ideolojilerini kafana ders
diye sokmaya çalışan bir sürü öğretmenin arasında seni hayata hazırlamak yerine farazi şeylerle
bitirdiğim 9 yılı hatırlıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları