Necip Aydın

Eskiler Alırım Eskici…

Necip Aydın

Eskiler  alıyorum  eskici (…) ama senin aldığın eskileri değil  ben  halen eski ama  eskimeyen eşyaları alıyorum eski sevdaları eski umutları verin  bana yeniden  yaşatmak için eskiler alıyorum  eskici…

Ne çok duyardık evlerimizde sokaklarımızda yankılanan hafif bozuk argoyla söylenen bu feryadı, genellikle 3  tekerlekli el arabalarında para yerine verecekleri bir çok plastik eşyayı, incik boncuk ve çeşitli ebatlarda plastik sepetleri, alüminyum çaydanlık ve  tencereleri, çamaşır ipi ve çamaşır  mandallarını taşırlardı…

Bu şekilde ihtiyaç duydukları şeyle cüzi bir para karşılığında satmaktan daha cazip hale gelirdi özellikle de hanımlara o dönemler günün modasına ve ihtiyacına göre  günün teknolojileriyle üretilmiş  ürünleri kullanırdık…

Eskiciler artık tarihe  karıştı, yerlerine çöp toplayıcılar türedi, eski eşyalarımızı  bırakın  satmayı alıp  götürmek için üste para istiyorlar, kızıp bende atarım eşyaları bir yere diye  düşünmeyin sakın atacak bir yer yok zaten tek alternatif  belediyeye  haber edeceksin bir ara gelip  alacaklar…

Şimdilerde satacak bir şey de kalmadı, ama eskiler öylemiydi, “uludağ gazozu” gibi burnundan çıkan bir şey şimdiler de var mı ki, gazoz kapakları da bizim için ayrıca  bir oyun alanıydı yerlerde aramaktan para bile bulduğum olmuştur,  mesela “sana” markaları özellikle kahvaltıların baş köşesindeydi sana yağı, siyah beyaz  televizyonlar vardı ki oda herkesler de bulunmazdı, televizyonu olan kişileri zengin atfederdik çocukluk aklı işte…

Yaz tatillerinde okullar  kapanır  kapanmaz soluğu  köyde alırdık, elektrik olmadığından gaz lambaları vardı, özel misafirlere ise löküz lambası yakılırdı, genellikle de arkasına da  tahta  işlemeli aynalar konurdu, aynaya bakmak ve gece  gece tırnak  kesmek de uğursuzluk sayılırdı,  herkesler  teneke sobaların etrafına üşüşürdü, ateşi maşayla kurcalarken uyuklardık bazen de şöminenin başında öylece bakakalırdık, şömine dediğime bakmayın ocak denirdi, eskiden ısınmak  için  çay, yemek dair  her şey  orada pişerdi, şimdilerde ise lüks enstantaneler arasında sayılmakta tabi…

Kurmalı saatimiz  sabahın  ilk  ışıkları ile öten  horozlardı, eskiler ama hiç unutulmayan  eskileri özledim, ayranlar yayık ile yapılırdı, suyu musluğa ağzımıza dayar kana kana içerdik, ağaçlara tırmanılır, salıncaklar kurulurdu, oyuncaklar tahtadandı, çizgiler kömür karasından çizilip oyunlar oynanırdı, ip  atlanırdı, kızların isimleri ninelerin, erkeklerin isimleri ise dedelerin isimleri konulurdu, salça, turşu, erişte, bulgur evlerde yapılırdı, kardan adamlar yapılır, toprak evlerin üzerleri dam  loğu ile loğlanırdı, bitmek bilmeyen kış gecelerinde hikayeler, masallar anlatılırdı anlayacağınız yaşanacak bir çok şey var ve herkes kendi düşünü kurar ve kendi hayatını oynardı şimdi  ise herkes yoğun ve yorgun ve tek başına, onun için  eskiler alırım eskici…

Yazarın Diğer Yazıları