Ayasofya Bile Bu Kadar Kirli Bir Ajandayı Kamufle Edemez!

Ayasofya Bile Bu Kadar Kirli Bir Ajandayı Kamufle Edemez!

Yurttaşlarımız yoksulluk, işsizlik, pandemiyle boğuşurken, bu duruma karşı çözüm üretmeyen hükümet yine kendi ajandasına göre bir hamle yaparak Ayasofya'yı cami yapmıştır.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Danıştay 10. Dairesi'nin Ayasofya'yı müze yapan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından 1934 yılına ait Mustafa Kemal Atatürk imzalı karar için “Tek parti döneminde alınan bu karar, tarihe ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı” ifadelerini kullanması, Ayasofya'yı camiye dönüştürme hamlesinin AKP için sadece kendi tabanındaki oy kaçışını engellemek olmadığını, Cumhuriyet ile hesaplaşmaya çalıştıklarını da ortaya koymuştur. Bu talihsiz ve şecaat arz ederken sirkatini açık eden açıklamanın ardından AKP'li bürokratlardan peşi sıra gelen Cumhuriyet düşmanı ifadelerle dolu sevinç açıklamaları, meselenin Ayasofya değil Cumhuriyet olduğunu göstermiştir.

Tüm bu gelişmelerin ardından Cumhuriyet'in, değerlerinin, kurucularının sonuna kadar savunucusu olan Eğitim-İş olarak konuya ilişkin söz söylememiz şart olmuştur:

Bağımsız bir ülkenin kendi toprakları içindeki herhangi bir yapıya istediği tasarrufta bulunması elbette doğaldır. Ancak bu tezi öne sürüp, karşı çıkan herkesi "din düşmanı" ilan eden anlayışın görmezden gelmeye çalıştığı şey Ayasofya'nın bir dünya mirası olduğudur. Bir ülkenin kendi sınırları içinde bulunan dünya miraslarına nasıl sahip çıktığı, onu turistik ve kültürel açıdan nasıl değerlendirdiği, o ülkenin medeniyet seviyesinin göstergesidir. Çağın çok ötesinde bir akla sahip Atatürk'ün, Ayasofya'yı müze olarak muhafaza etme kararı bu yüzdendir.

Türkiye'de ibadethane eksikliğini tespit edecek kurumlar da, buna karşı hemen harekete geçerek cami inşa edecek kurumlar da vardır. Zaten içinde namaz kılınan bir dünya mirasının, camiye çevrilmesini ibadethane eksikliği üzerinden açıklamak, tutarsız ve artniyetlidir.

Ayrıca hükümetin ülke sınırları içinde emperyalist yapılara karşı olduğuna inananlar varsa, İncirlik Üssü'nün kapatılmasını gündeme getirip, sonuçlarını izleyebilir.

Daha birkaç yıl önce Ayasofya'nın cami yapılıp yapılmayacağı sorulduğunda "Bizi tuzağa çekmeye çalışıyorlar. Bunu isteyenler, sonrasında yurtdışındaki camilere ne yapılacağını hiç düşündüler mi?" diye cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, "ileriyi düşündüğü" için alkışlayanlar ile bugün Ayasofya'nın cami yapılmasını alkışlayanların aynı kişiler olması, kararın sağlıklı zeminde değerlendirilmediğini, hükümet ve çevresinde "Erdoğan ne eylerse güzel eyler" anlayışının hakim olduğunu göstermektedir.

Ayasofya tartışmasının en can alıcı kısmı, dinin kullanılarak Atatürk ile hesaplaşmaya gidilmesidir. Eleştiren herkesi din düşmanı ilan edildiği bu karar ile birlikte, Cumhuriyet alerjisi olanlar Atatürk'ün diğer resmi kararlarına da ağzı sulanarak bakmaya başlamıştır. Diyanet'in kararın hemen sonrasında "Ayasofya'ya medrese de yapılsın" teklifi, bu durumun en açık örneklerindendir.

Emperyalistlerin her bir parçasına saldırdığı hasta bir imparatorluktan, dönemin en çağdaş Cumhuriyet'ini yaratan Atatürk'ü "ihanet" ile aynı cümlede kullanmaya cüret edenler, kendi tarihlerine bakabilir. İhanet görmek isteyenler, sümüklü cemaatlerce kandırılanlara, ne istedilerse verenlere, bu vatanın kurucularına iki ayyaş deyip, sonra "milli" kelimesini ağzından düşürmeyenlere bakabilir. Din düşmanı görmek isteyenler, dini paraya ve oya çevirenlere bakabilir. "Cennet garantili" bağışlar alan, cennet garantili kefenler satan, insanların dini duygularını sömürerek güç devşiren tarikatlara ve onlarla pazarlık yapanlara bakabilir.

Eğitim-İş olarak uyarıyoruz; Atatürk devrimleri Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun da geleceğinin de güvencesidir. Bu güvenceye göz dikenlere kalbinde Atatürk sevgisi taşıyanlar gereken cevabı vermekten geri durmayacaklardır.

Hatem DENKTAŞ

Eğitim İş Malatya Şube Başkanı

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme