Başkan Gürkan ve Keskin Neden Hedef Seçildi ?
Başkan Gürkan ve Keskin Neden Hedef Seçildi ?
FETÖ Mensubu olan iş adamları mevcut yönetimi devirmek için alttan altta bir araya geliyor, TSO yönetimine yönelik bu örgütün uzantısı olan yayın kuruluşları ambargo uyguluyor veya eleştiriyordu. Nitekim 2013 yılının ilk aylarında yapılan seçimlerde Bu örgüt mensupları, bürokrasiyi ve hatta siyaseti de arkasına alarak seçimlere girdi. Öyle ki, o süreçte Örgüt, gazetelere verdiği sonra toplattığı ilanlarda bile, o dönemin milletvekili olan Ömer Faruk Öz ve Mücahit Fındıklı'yı da cümleler arasında açıkça tehdit etmiş ve mevcut yönetimin yanında yer almamaları konusunda uyarmıştı. Dediklerini de yaptılar ve bugün gelinen süreçte, belki de FETÖ ile açıktan mücadele eden bu iki vekil siyaseten bertaraf edildi ve örgüte mihmandar olan siyasetçiler ise koltuklarını korumayı başardı.
İşte o dönemde TSO seçimleri de böyle bir psikoloji içerisinde yapılmıştı. Ancak Ticaret Sanayi Odası'nın akıllı üyeleri buna fırsat vermedi. Diyebilirim ki, FETÖ ilk ve en büyük darbesini aslında Malatya'da yedi. Malatya'da aldığı hezimet süreç içerisinde büyüdü.
Allah bir daha böyle bir örgütü bu milletin başına bela etmesin. Türkiye bu örgütten kurtuldu ancak buna benzer ülkemizde özellikle Malatya'mızda hala örgütler mevcut.
İslami referans ile hareket ederek, milletin dini duygularını sömüren bu kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları yapıların Malatya'ya verdiği zararı en fazla dile getiren bu şehirde tek isim vardır, o da ŞEVKET KESKİN'dir.
Geçmişte olduğu gibi bugün de bu yapılarla en fazla mücadele edenlerin başında gelir sayın Keskin.
ESOB Başkanı Şevket Keskin, aylar öncesinde Malatya'da FETÖ/vari başka örgütlerden de bahsetmişti. Öyle bir yapı ki, Malatya'nın tüm kılcal damarlarına dokunmaktan geri kalmıyor.
Medya ayaklarından tutun siyasi ve ekonomik ayaklarına kadar her türlü yapılandırmayı tamamlamış ve büyük bir organizma haline dönüşmüş Cemaat görünümlü bir yapıdan bahsediyorum. Nitekim özellikle FETÖ'nün devre dışı kalmasından sonra, boşluğu maalesef bu yapı doldurdu.
İşte Şevket Keskin'in de duyduğu kaygının temelinde bu var. 28 Şubat mağduriyetini iyi kullanıp neredeyse Büyükşehir Belediyesi'nin tüm damarlarına kadar sinmeyi başardı bu örgüt.
Bu yapıya niye Cemaat demiyorum, diye kızanınız olabilir!
Çünkü, Cemaat'in ihaleyle işi olmaz!
Çünkü Cemaatin bürokrasi ile işi olmaz!
Çünkü Cemaatin siyasetle işi olmaz!
Çünkü Cemaatin ticaretle işi olmaz!
Cemaatin işi, dinini yaşamak ve yaşatmaktır.
Topluma güzel örnek olmaktır.
Haramı/helalı anlatmak, doğrunun yanında olmaktır.
Bunu yapmayıp da dini duygularımızı kullanan her türlü oluşumun bendeki karşılığı ÖRGÜTTÜR/ŞEBEKEDİR!
Anadolu tarihinde cemaatleri incelediğinizde yukarıda saydığım parametrelerin doğruluğuna siz de şahit olursunuz.
Eski Ocaklarda bir aş pişer, bir de insan pişerdi!
Yunus Emre, Taptuk Emre'ye dâhil olmak istediğinde, Şeyhi O'na, “Bulunduğun makamı terk et gel “ demişti! O da Kadılık makamını terk etti ve O muhteşem ocağa dâhil oldu…
Şimdiki Cemaatler ise, ‘cemaate dahil olanları makamlara gönderiyor!'
O yüzden bu tür cemaatler benim gözümde Cemaat değil, çıkar örgütüdür, çıkar şebekesidir.
Eğer bir cemaatin zengin iş adamları varsa, uçsuz bucaksız arazileri, bağları, hanları, Medya gurupları, büyük şirketleri varsa; (Cemaate mensup kişiler üzerine kayıtlı olanlardan bahsediyorum) Bunların karşılığı bende HOLDİNG'tir vesselam.
ŞİMDİ GELELİM BAŞLIĞIMIZA;
Büyükşehir belediye Başkanı Selahattin Gürkan'a işte bu örgüt üzerinden kasıtlı olarak sistematik bir saldırı yapılıyor. Öyle ince ayarlanmış bir saldırı ki, kamuoyunda algı yaratmak adına, bir iki internet köşe yazarı, bir gazete ve bir TV üzerinden( Ki, bunların büyük çoğunluğu bu Örgüte ait şirketlerdir) durmadan eleştiri yağmuruna tutuluyor.
Bu saldırılara bir örnek vermek gerekirse;
Daha önceki dönemde, yanlış bir uygulama sonucu kuruyan ağaçların kesilmesi haberini, ‘Sanki yeni yönetim kuruttu ve kesti' algısı üzerine oluşturuyorlar.
Bu haberi de wtsapp aracılığı ile hızlı bir şekilde toplumun önemli bir kesimine yayıyorlar.
Mesela, Yüzakı caddesi, personellerin kesintileri, taşeron işçiler, yol üzerindeki elektrik direkleri ve buna benzer bazı konuları bilinçli olarak gündem yapıp bunu işliyorlar.
Oysa burası Büyükşehir'e ait değil Karayollarına ait bölge...Ama Getirip Büyükşehir'e mal etmeleri İlginç değil mi?
Öyle ki, medya yapılandırmalarını yeniden güçlendiriyorlar.
Uydu yatırımlarını güçlendiriyorlar.
Bununla da kalmayıp, Büyükşehir belediyesi içinde halen etkili olan adamlarını harekete geçirerek, Selahattin Gürkan'ın açığını arıyorlar.
PEKİ BU SİSTEMATİK SALDIRININ TEMEL NEDENİ NEDİR?
Aslında beyhude bir soru!
Çünkü, Herkes biliyor ki, Bu malum yapı, daha önce, büyükşehir belediyeleri ile içli dışlıydı. Bu malum yapıya yakın insanların Malatya'da siyasette ve ekonomide geldikleri noktayı sokaktaki simitçi bile iyi biliyor.
Bunlardaki ‘Selahattin Gürkan Alerjisinin” altında, öyle sanıldığı gibi ideolojik farklılıklar falan yatmıyor. Çünkü bu yapı için aslolan “Kendi menfaatinin korunmasıdır”
Dolayısıyla, bugün AK Partili gibi görünen bu yapı, yarın bir bakmışsınız, Babacan-Davutoğlu veya Abdullah Gül'ün kurması muhtemelen partinin kurucuları arasında girmeyi başarmış! Olabilir... (Bu tespitimi yabana atmayın!)
Yani, yoluna menfaatleri doğrultusunda devam etmeyi tercih eden bir yapıdan bahsediyorum. İşte bu yönüyle zaten bildik bir örgütünü anımsatan bir yapı!
Bugün bu yapının Büyükşehir ile olan anlaşmazlığının altında da, tamamen ‘”Parasal” sebeplerin yattığını görmemek fazla iyimserlik olur.
Mesela merak etmiyor değilim, Bu yapının daha önce büyükşehir ile olan parasal bağlantıları ile bugün arasındaki fark nedir?
Mesela merak ediyorum, Medya yapılanması olan bu yapının daha önce aylık aldığı düzenli paralar hala veriliyor mu?
O yüzden tekrar başa dönerek ve altını çizerek ifade etmek de fayda görüyorum.
Yıllarca, dinimizi kendisine referans gösterip sonra bunu toplumsal bir güç haline getirerek kendi holdinglerini kuran bu yapıların temel beklentisi tamamen ekonomik beklentilerdir. Çıkar şebekeleri gibi önce menfaatlerine bakarlar.
Menfaatlerine ters düzen tüm kişilerin de karşılarında olurlar.
O yüzden Selahattin Gürkan'a ya da Şevket Keskin'e karşı yapılan bu sistematik saldırının temelinde menfaat beklentilerinin karşılanmaması yatmaktadır.
Bu yapıya konjonktür gereği destek veren STK veya siyasilere de tavsiyem; Akıllarını O'na buna kiraya vermeyip kendi akıllarıyla hareket etmeleri yönünde olacaktır.
Saygılarımla
Remzi Hayta