Başkan Kiraz'ın 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü mesajı
Başkan Kiraz'ın 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü mesajı
Türkiye'de kayıtlı çiftçi sayısı yüzde 13 oranında gerileyerek 500 binin altına indi. AK Parti iktidara geldiğinde bu sayı 2 milyon 588 bin idi. Tarım alanları ise 2002'de 26 milyon 579 bin hektar iken 2020 sonu itibarıyla 23 milyon 136 bin hektara geriledi. Resmi kayıtlarda nadas olarak görünen yani ekilmeyen tarımsal alanlar 3 milyon 173 bin hektar. İktidarın tarım ve hayvancılık politikaları çiftçiyi ve besiciyi üretimden uzaklaştırıyor.
Ülke tarım ve hayvancılığındaki tablo hızla kötüleşiyor ve bu alandaki kriz derinleşiyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği'ne bağlı oda başkanları seslerini iktidara duyurmaya çalışırken, tarım ve hayvancılıkta üretimi sürdürmenin adeta kumar oynamaya benzediğini, iktidarın sürekli değişen politikaları, destekleme primlerinin yetersizliği, bütçeden tarıma ayrılan kaynakların enflasyon ve artan maliyetlerle hızla erimesi sonucunda ayakta kalmalarının imkânsız hale geldiğini ilan ediyorlar.
Ülke tarım ve hayvancılığındaki üretimden kopuş süreci Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü verilerine de net şekilde yansıyor.
AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılsonunda ekili tarım alanları 26 milyon 579 bin hektar iken, 2020 sonunda 23 milyon 136 bin hektara gerilemiş. Bakanlık istatistiklerinde nadas olarak görülen, yani ekilmeyen boş bırakılan tarım alanları ise 3 milyon 173 bin hektara ulaşmış.
Diğer yandan sosyal güvenlik kapsamında kayıtlı çiftçi sayısı da AK Parti iktidarları boyunca kesintisiz şekilde gerilemiş. 2002 yılında başlatılan Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı çiftçi sayısı o dönemde 2 milyon 588 bin iken, bu yılın ocak ayı itibarıyla bir önceki yıla göre yüzde 13 daha gerileyerek 493 bine inmiş. İlk kez kayıtlı çiftçi sayısının 500 binin altına inmesi, 20 yıllık AK Parti iktidarları boyunca uygulanan tarım ve hayvancılık politikalarıyla neredeyse 2 milyon çiftçinin üretimden, sistemden uzaklaşması, kopması anlamına geliyor. Bu vahim ve sürdürülemez tablo daha önce de ısrarla gündeme getirdiğim gibi acil bir tarım-hayvancılık eylem planı, destek programı, kırsal yaşamı teşvik ve destek paketleri yürürlüğe konulmadığı takdirde üretimsizlik, açlık, kıtlık sorunuyla karşılaşacağımızı gösteriyor.
Yüzde 70'e varan enflasyona rağmen tarımsal ve hayvansal üretimdeki hemen hemen her üretim girdisinin maliyetinde yüzde 200-300'e varan artışlar söz konusu. Resmi enflasyonun yüzde 70 düzeyinde olmasına karşılık gıda enflasyonunun yapılan KDV indirimlerine rağmen yüzde 90'a yaklaşmasının ardında bu gerçekler yatıyor.
Son olarak Et ve Süt Kurumu ile Ulusal Süt Konseyi geçen hafta aldığı kararla çiğ sütün litresine 15 Mayıs'tan geçerli olmak üzere yüzde 30 zam yaparak, 5,75 TL'den 7,5 TL'ye yükseltirken, süt üreticisine verilen destekleme primi ise 1 liradan 20 kuruşa düşürüldü. Bu hangi akıl ve mantıkla alınan bir karar? Et ve süt üreticisi bu şartlarda niye besicilik yapsın? Süt üretiminin gerilemesi, süt veren hayvanların bu fiyat ve destekleme politikalarından ötürü hızla kesilmesinden kaynaklanıyor. Ancak iktidar tüm bunları görmezden gelerek çiftçiyle, besiciyle alay edercesine bütçeye koyduğu komik tutardaki destekleme ödeneğiyle adeta ‘üretme' diyor.
İktidarın politikalarıyla dört ayda devletin ana para borcu yüzde 13 artarken faiz ödemelerinin yüzde 119 artması, hiçbir yeni borçlanma yapılmasa bile devlet hazinesinin 1,7 trilyonu aşan bir faiz yükü altına sokulduğunu, bu yükün katlanarak artacağını, bütçede tarıma, hayvancılığa daha fazla kaynak ayrılmasının söz konusu olamayacağını gösteriyor.
2022 bütçesinde tarım desteklemelerine ayrılan ödeneğin sadece 25,8 milyar TL ile faiz borcu yanında deryada damla bile olmaması, iktidarın tarım ve hayvancılığa karşı duyarsızlığının kanıtıdır.