'Fendoğlu ,'Devlet İhanet Edeni de, Hizmet Edeni de Unutmaz'
Fendoğlu TBMM'de konuştu, 'Devlet, ebet müddet Devlet ihanet edeni de, hizmet edeni de unutmaz'
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma da, “Türkiye Cumhuriyeti devleti unutmaz, unutturmaz, ihanet edeni de kendisine vatan aşkıyla hizmet edeni de unutmaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti mazluma Yunus olmasını da zalime Yavuz olmasını da iyi bilir. Kimlerin menfaati olmadan dimdik yanında olduğunu, kimlerin o yola kefenle çıkarak yürüdüğünü, kimlerin sırtından vurmayacağının bilincindedir.” dedi.
MHP Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda 2024 yılı bütçe görüşmelerinde MHP Grubu adına konuşma yaptı.
Şehit askerler için baş sağlığında bulunarak konuşmasına başlayan Fendoğlu, “Irak'ın kuzeyinde emperyalistlere taşeronluk yapan bölücü hain PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırılarda şehit olan kahraman askerlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Öfkemiz acımız kadar büyüktür. Bu şerefsizlerin kökünü her yerden kazımak mukaddes ve mukadder bir görevimizdir. Bu coğrafyada var olacak isek devlet terörle mücadele eder, müzakere etmez. Allah kahraman askerlerimizi muzaffer eylesin.”
-“Devlet, ebet müddet” söylemi her zaman var olmuş ve olacaktır”
Fendoğlu, “6 Şubat asrın felaketi olan Kahramanmaraş ve Pazarcık merkezli depremlerde hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır niyaz diliyorum. Asrın felaketinde devletimiz tüm kurumları ile başta Cumhurbaşkanımız, Hükûmetimiz, tüm bakanlarımız, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi de başta olmak üzere, siyasi parti genel başkanları, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimiz, STK'lerimiz, yurt içi ve yurt dışından gelen yardım kuruluşlarımız tek yürek olup millî bir duruş sergilemiştir. Depremde şunu gördük ve anladık: Devletin varlığı her şeyin üzerinde olup onu yaşatıp büyütmek ve gelecek nesillere devretmek bize düşen bu emanete sahip çıkıp ehline emanet etmektir. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Devlet ebet müddet. Türkler tarih boyunca ister göçebe ister yerleşik olsun, her zaman bir arada olma gayesi içinde olmuştur. Bu ideal onların her zaman devlet olma bilincine sahip olmalarını sağlamıştır. Bu devlet olma bilinci Türkleri diğer medeniyetler karşısında daha güçlü şekilde tek yumruk olmasını sağlamıştır. İşte, tam da bu gücü ifade eden “devlet ebet müddet” sözü özetle bu şuuru anlatır. Türkler “bir olmak” anlamına gelen devletin sonsuza kadar sürmesini dilemişler ve tarih boyunca kurulan her Türk devleti kendinden öncekinin devamı olarak görmüştür kendisini. Bu konuda ünlü Türk düşünür ve yazar rahmetli Atsız'ın şu sözleri paylaşmaya değerdir. “Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir, Osmanlı İmparatorluğu'nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu İlhanlı Devleti'nin uç beyliğinden doğmuştur demek ki onun devamıdır. İlhanlı Devleti Anadolu'daki Selçuklu Devleti'nin devamıdır. Anadoluda'ki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran'daki Harzemşahlar Devleti, Büyük Selçuklu Devleti'nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti Karahanlılar'ın, Karahanlılar Uygurların, Uygurlar Göktürklerin, Göktürkler Aparların, Aparlar Siyenpilerin, Siyenpiler de Hunların devamıdır. Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihî kadrodur yani biz bir yıkılıp bir kurulan ayrı ayrı devletlerden değil bir bütün hâlinde sürüp gelen bir devletin devamı, milleti ve geleneğiyiz.” “Devlet, ebed müddet” idealini en doğru şekilde özetleyen bu sözler devletin bekası, ölümsüzlüğü ve kalıcılığına ilişkin Türk milletinin sahip olduğu bir düsturdur. Nasıl ki İngilizlerin tarih sayfalarında yer alan “güneş batmayan ülke” sözü var ise Türk devletlerinin de “Devlet, ebet müddet” söylemi her zaman var olmuş ve olacaktır. Bu bin yıllık gelenek devam edecektir. “Bin yıllık” derken abartmadık; devlet geleneğimizden, törelerimizden referans aldık.” İfadelerini kaydetti.
-“Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun tek çare, tek ilacı Türk milleti ve ferasetidir.”
MHP Malatya Milletvekili Fendoğlu şöyle devam eti, “Doğdukları topraklara namertlik yapan, bu vatanın suyuna, ekmeğine nankörlük eden, millete tepeden bakan, takiyeden geçinip istismardan nemalanan dar bir kadro her devirde milletimizin başına bela kesilmiştir. Elit bir kesim, yediği önünde yemediği ardında kaymak bir tabaka kerpiçli ve sıvasız evlerden çıkıp hilal gibi parlayan kahraman millet evlatlarını hafife almışlar, Anadolu'nun basiret ve bereketini yok saymışlardır. Tutsak bir ülke olması dayatılmış ya da bölünüp parçalanarak içinden yeni yeni devletçilerin çıkması kurgulanmıştır. İki seçenekli imha planı bizzat Türk milleti tarafından millî uyanış ve kenetlenme sayesinde hamdolsun yerle yeksan edilmiştir. Anadolu her şeyin şahididir, Türk milleti hadiselerin, hayatın olağan akışının bizzat içindedir. Milliyetçi, ülkücü hareketle Anadolu'nun havasını teneffüs etmek, insanımızın derdini dinleyip derman olmak el birliği, güç birliği, hedef birliği, gelecek birliği sağlamak üzere vatanın tüm sathındadır. Bugünkü ülkümüz tam anlamıyla millîdir. Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun tek çare, tek ilacı Türk milleti ve ferasetidir.”
-“Türkiye Cumhuriyeti devleti unutmaz, unutturmaz, ihanet edeni de kendisine vatan aşkıyla hizmet edeni de unutmaz.”
MHP Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu konuşmasının son bölümünü şu şekilde tamamladı, “ Bin yıl önce yaşanmış devlet hassasiyetimizle ilgili bir duruşumuzdan bahsedeceğim: Milattan önce 207 yılında Mete Han -ki Hun İmparatorudur- Asya'da barış olmasını istiyordu. Ne var ki komşu Tunguzlar Hunları hâlâ zayıf, hâlâ acz içinde zannediyorlardı. Bir gün Tunguz elçisi geldi ve Mete'den çok sevdiği atını istedi. Mete Han barış ortamı bozulmasın diye atını Tunguzlara gönderdi. Tunguzlar bununla da yetinmedi, bu sefer Mete Han'ın kılıcını ve çavuş oku istediler ki o çavuş oku da icat eden Hunlardı, ıslık çalarak giden oklar. İsteklerini gönderdi, kılıcını ve okunu da gönderdi. Tabii, istekleri yerine geldikçe Tunguzlar şımardılar, şımardılar, şımardılar ve büyük bir hata yaptılar; başlarını Türk'ün vatan şuuru kayasına çarpmak gibi bir çılgınlığa giriştiler. Tunguzların kendi sınırlarına yakın otlak olmayan, çorak, küçük bir toprağı istediler. İşte bu istek Mete Han'ın şahsi öfkesini millî öfkeye çevirdi, hemen kurultayı topladı ve kurultayda şöyle konuştu: “At kendim malımdı verdim; kılıç ve ok kendi sorumluluğumdaydı milletimin huzuru için verdim; istenilen toprak devlet toprağıdır, bu toprak benim değil bütün Türklerin, çorak da olsa vatan toprağı verilmez.” Mete Han bu konuşmadan sonra çelik ve disiplinli ordusuyla Tunguzlar'ı sınıra kadar kovaladı, öyle bir imha savaşı yaptılar ki bu savaştan sonra Tunguzlar'ın siyasi varlığı son bulmuştur. Yine, bu devlet üzerine merhum vatan şairimiz Namık Kemal'in dediği gibi “Ecdadımızın heybeti marufu cihandadır. Fıtrat değişir sanma, bu kan, yine o kandır.” Devlet bazen ölü taklidi yapar, zannedersin ki devlet yok, çöktü; şımardıkça şımarırlar, şımardıkça şımarırlar, şımardıkça şımarırlar; sonra üzerine birden bir ağırlık çöker, bakarsınız sonrası yok, yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti unutmaz, unutturmaz, ihanet edeni de kendisine vatan aşkıyla hizmet edeni de unutmaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti mazluma Yunus olmasını da zalime Yavuz olmasını da iyi bilir. Kimlerin menfaati olmadan dimdik yanında olduğunu, kimlerin o yola kefenle çıkarak yürüdüğünü, kimlerin sırtından vurmayacağının bilincindedir. Bu bilinçle bizi bölünmekten ve parçalanmaktan koruyacak olan da devlet ebet müddettir ki Türk milletinin üst kimliğidir. İnanıyorum ki Vatan; ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan./Vatan; büyük ve müebbet bir ülkedir Türklere Turan.” Gazi Meclisimizi ve asil milletimizi saygıyla selamlıyorum. “Gök çadırımız, güneş tuğumuz olsun.” Allah'a emanet olun.”