Hakikat Savaşçısı Uğur Mumcu`yu Özlemle, Minnetle Anıyoruz
Hakikat Savaşçısı Uğur Mumcu`yu Özlemle, Minnetle Anıyoruz
Bugün, Türkiye'nin çok önemli bir kaybının yıldönümüdür. 28 yıl önce bugün Ankara Karlı Sokak'ı patlamasıyla sarsan hain bir bomba, yaşamı boyunca ilkeli gazeteciliği, aydın kişiliği, onurlu duruşuyla toplumun gönlüne taht kurmuş bir kalem olan Uğur Mumcu'yu bizden çalmıştır.
O'nun "Bilgisi olmayanın fikri olmaz" diyerek meslek hayatı boyunca halkı bilgilendirmesinden, kalemini hakikatle bileyerek toplumu aydınlatmasından rahatsız olan karanlık güçler, Mumcu'yu aracına bomba koyarak katletmiş ancak ölümsüzleşmesinin önüne geçememişlerdir.
Kuşkusuz ki Uğur Mumcu'yu memleket için en önemli kılan özelliklerinden biri de öngörüsüdür. Mumcu, Susurluk Kazası'ndan çok daha önce mafya-siyaset ilişkilerini yazmış, terör örgütlerinin karanlık bağlantılarına ışık tutmuştur. Tam 30 yıl önce verdiği bir röportajda tarikatların devlet içine yerleştirildiğini ve kaynaklar sunulduğunu belirten Mumcu, "30 yıl sonra bu çocuklar general olacak ve devlete karşı ayaklanacaklar" diyerek 15 Temmuz Hain darbe girişiminin geleceğini adeta onlarca yıl önceden duyurmuştur.
Elbette Uğur Mumcu'nun bu şaşmaz öngörüsü, tahminlerden değil, yaşamı boyunca hakikatleri gizleyen sır perdelerinin arkasına bakmasından kaynaklanmaktadır.
Mumcu'nun kaleminden çıkan haberler, dosyalar ve kitaplar çalıp çırpmanın olmadığı, torpilin adı geçmediği, tarikatların cirit atmadığı, terör örgütlerinin arkasında muhakkak emperyalistlerin olduğunun unutulmadığı, Cumhuriyet'in ilkelerinden çıkılmadığı ideal bir devlet yönetimini işaret ediyordu.
Mumcu suikastının aradan geçen onca yıla rağmen aydınlatılmamış olması, davanın bilerek zaman aşımına itilmesi, cinayeti onun yazacaklarından korkan örgütlü kötülüğün el ele işlediğinin kanıtı olmuştur.
Ne yazıktır ki bugün Türkiye, Mumcu'nun yaşadığı yıllardan çok farklı değildir. Geçmişte Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Muammer Aksoy gibi aydınlarımız derin devlet tarafından gerçekleştirilen cinayetlerle susturulurken günümüzde değişen tek şey, cinayet metodunun yerini hapisle sindirme politikasının almış olmasıdır. Aydınlarımız, gazetecilerimiz hapsedilerek sindirilmeye çalışılmakta, Berkinler ve Ali İsmaillerin katilleri korunmaktadır.
Çağdaş bir ülkede açığa çıkarılmamış tek bir cinayet varsa tüm toplum utanç duyarken, 2021'e girdiğimiz bu günlerde ülkemizde onlarca karanlık cinayet davası, bile isteye sonuçsuzluğa sürüklenmektedir.
Mumcu'nun yazdığı mafya-siyaset ilişkileri açısından da maalesef değişen çok bir şey yoktur. Türkiye, son birkaç seçimdir AKP'ye oy vermeyenleri tehdit eden mafya babalarının televizyon kanallarında boy gösterebildiği bir ülke haline getirilmiştir. Bu mafya-siyaset ilişkisinin nasıl bir karşılıklı çıkara dayandığını ortaya çıkarmak ise eskisinden daha zorlaşmıştır.
Terör örgütlerinin emperyalist devletler tarafından nasıl beslendiği konusunda da Mumcu'nun yazdıklarından ders çıkarılmamış, hain terör örgütü PKK başta olmak üzere örgütlerle kimi zaman masaya oturulmuş, kimi zaman dış bağlantıları umursanmadan terörle mücadelede zaafiyetler gösterilmiştir. Tam bağımsız bir Türkiye'nin ancak emperyalistlerin maşası olan terör örgütleriyle kapsamlı ve siyasi çıkarları gözetmeden yapılacak bir mücadeleyle yaratılabileceği gerçeği ne yazık ki bugün dahi görmezden gelinmektedir.
Mumcu'nun devlet gücünü elinde tutanların tarikatlarla çıkar ilişkileri kurmasının Türkiye'nin temel harcı olan laikliği bozacağına yönelik uyarıları da dikkate alınmamıştır. Ülkemiz, kanlı 15 Temmuz darbe girişimine rağmen "kandırılmaktan" usanmayan bir yönetimin, hala bürokrasiye tarikatlardan insan devşirdiği günlerden geçmektedir.
Aradan geçen 28 yılda hala eserlerinin elden ele, fikirlerinin kulaktan kulağa geçiyor olması, Mumcu'nun katledilerek bile susturulamadığının ispatı olsa da, bu kara günlerde yokluğu ilk günkü gibi derin hissedilmektedir. Bugün Uğur Mumcu gibi gerçeğin anlatıcılarına ihtiyaç duyuyorsak, hakikati ortaya çıkartmaya uğraşırken yargı sopasıyla sindirilmeye çalışılan gazetecilere sahip çıkmamız şarttır.
Çünkü ne mutlu ki bu ülkede hâlâ Mumcu'nun izinde olan gazeteciler vardır. Ve O'nun dediği gibi: “Bir kalem susar, yerini bir başkası alır. Bu kalemler tükenmez. Ne kelepçeler, ne demir kapılar, ne iddianameler ve ne de beş yıldan yirmi yıla uzanan hapis cezaları, bu kalemleri korkutamadı, bundan sonra da korkutamaz!”
Katledilişinin 28. yılında büyük üstat Uğur Mumcu'yu saygı, özlem ve minnetle anıyoruz.
HatemDENKTAŞ
Eğitim İş Malatya Şube Başkanı