Köy Enstitüleri`nin ruhunu mücadelemizde, aklını öğretilerimizde yaşatacağız!
Köy Enstitüleri`nin ruhunu mücadelemizde, aklını öğretilerimizde yaşatacağız!
Bugün, Cumhuriyet'in aydınlanma devrimlerinin en önemli hamlelerinden biri olan Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 80. yıldönümü. Bilimi, aklı elit bir zümrenin tekeline sokan tüm sistemlerin aksine taşranın en ücra köşesinde bile dolaşıma sokan Köy Enstitüleri, bugün eksikliğini hissettiğimiz akılcı yaklaşımın vücut bulmuş haliydi.
Köy Enstitüleri'nin önemini anlamak, geleceği inşa ederken kullanılacak harcın ne olacağını da kavramak demektir. O yüzden Köy Enstitüleri'nin hangi koşullarda kurulduğunu, kısa sürede nasıl fayda sağladığını hatırlamak gerekir:
Osmanlı dönemindeki azınlık okulları ile cinsiyet ayrımına ve dini öğretilerin yoğunluk farkına dayanan medrese-mektep ikilemi arasına sıkışmış eğitim sistemi, Cumhuriyet ile beraber yıkılmış ve yerine çağdaş öğrenme tekniklerinin dikkate alındığı; sorgulayan, deneyimleyerek kavrayan nesiller yetiştirmeye dayalı olan Cumhuriyet Eğitim Sistemi kurulmuştur. Köy Enstitüleri, işte bu büyük eğitim hamlesinin en büyük meyvesi olmuştur.
Cumhuriyeti kuran çağdaş aydın kadrolar, eğitimin ve kalkınmanın, öncelikle ‘Köylü milletin efendisidir.' anlayışı ile köylerden başlaması gerektiği fikrini benimsemişlerdir. Cehalete karşı açılan savaşta zeki köy çocuklarının eğitilmesi önemli bir yer tutmuştur.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün "kimsesizlerin kimsesi" olarak kurduğu Cumhuriyet, bu projeyle o güne dek kimsesiz bırakılan en ücra köyü dahi bilimin meşalesiyle aydınlatmıştır.
Enstitüler sayesinde iyi eğitimden geçmiş zeki köy çocukları, köylerine dönmüş ve bilgiyi anlaşılır şekilde dokunduğu her yurttaşa yaymışlardır. Enstitünün mezunları, köy köy gezmekten imtina etmemiş, köylü-çiftçi ile aydınlar el ele vererek bilgiyi yayar, büyütür hale gelmiştir. Şehirler ile köyler arasına bilgiden köprü ören Köy Enstitüleri, gencecik Cumhuriyetimizdeki ulus bilincinin pekişmesini de hızlandırmıştır.
Bu önemli atılım tarımın, kısmi sanayi girişimlerinin yükselmesine fayda etmekle kalmamış, aşiret, ağa, tarikat üçgeninde sömürülen, kandırılan köylüyü, kandırılamayacak bilinçli yurttaşlara dönüştürmüştür. Tam da bu yüzden bu topraklarda Siyasal İslam'ın ilk temsilcilerinden olan Demokrat Parti, baskı yaparak Köy Enstitüleri'ni kapattırmış, köylünün kandırılacak cahillikte kalmasından fayda sağlayan tüm karanlık çevrelerin içine su serpmiştir.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet'e yakışır öğretmen modelinin şekillenmesinin de adı olmuştur. Halkı için, ülkesi için vatanın her karış toprağını bir kabul ederek fedakarca bilgi yayan öğretmen modeli, Köy Enstitüleri sayesinde şekillenmiş ve bugüne dek biz eğitimcilere rota olmuştur.
Kurucusu Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in ‘Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar.' diyerek ulusal ve özgün bir proje olduğuna işaret ettiği Köy Enstitüleri, pek çok yabancı bilim adamının da dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur. UNESCO da bu modeli gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmiştir.
Tüm dünya ülkeleri gibi Korona kabusuyla boğuştuğumuz bugünlerde, cehaletin ne kadar tehlikeli, bilimin ise ne gerekli olduğunu bir kez daha görüyoruz. 80 yıl önce bugün kurulmuş olan Köy Enstitüleri'nin akılcı, hiçbir yurttaşı ayırmadan bilgiye kavuşturduğu yaklaşımının eksikliğini çok yakıcı şekilde hissediyoruz.
“Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır" diyen Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini kalbimize ve aklımıza kazımış eğitim neferleri olarak, bu kötü günlerde bilimsel eğitimin neden gerekli olduğunun tüm kesimlerce anlaşılmış olduğunu umuyoruz.
Eğitim-İş olarak; Köy Enstitüleri'nin ruhunu mücadelemizde, aklını öğretilerimizde yaşatmaya devam edeceğimizin altını çiziyoruz.
Hatem DENKTAŞ
Eğitim İş Malatya Şube Başkanı