Türkiye İçin Utanç Vakti: 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü

Türkiye İçin Utanç Vakti: 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü

Gelişmiş ülkelerin tümünde hür bir basının varlığının demokrasi için nasıl vazgeçilmez olduğunun altının çizildiği 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü, ülkemiz için ne yazık ki bir utanç günüdür.

Hükümet ve onun eksenindeki yargının etkisiyle şu anda neredeyse yüze yakın gazeteci hapiste olup, bu tablo 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye'yi 180 ülke arasında 154. sıraya kadar geriletmiştir.

Gazetecilik, sorgulamak ve bu sorgulamaların sonunda ortaya çıkan gerçekleri duyurmak işi iken, Türkiye şu an gazetecilerin istediği soruları sorabildiği değil, hükümetin istediği soruları sormadığında işsizlik ya da hapisle sınandığı bir ülke olmuştur.

Hükümetin, "af" demekten çekindiği için adına "infaz indirimi" dediği hamlesi, bu ayıbı bir nebze olsun silmeye vesile olacak iken, gazetecilerin/aydınların kapsam dışı tutulup, cezası indirilenlerin adi suçlular olması utancın boyutunu katlamıştır.

Tecavüzcülerin, uyuşturucu baronlarının, eli kanlı mafyaların bile salıverildiği günlerde, gazeteciler hapishanede korona tehlikesiyle baş başa bırakılmıştır.
Gerorge Orwell'ın "Gazetecilik birilerinin istemediği şeyleri yazmaktır. Bunun dışındaki her şey halkla ilişkilerdir" sözünün gereğini yapmak, bu ülkede haber yazmadan önce eşinle dostunla vedalaşmak anlamı taşımaktadır.

İktidar, rahatsız olduğu gerçekleri yazan gazetecilerin bazılarını hapsederken, birçoğunun da işsiz kalmasına yol açmakta, ekonomik özgürlüklerini ellerinden almaktadır. Üstelik bu sindirme politikası, sadece bireylere değil, kurumlara da yönelik hale gelmiştir.

Devletin tarafsız davranarak tüm basın kuruluşlarını desteklemekle yükümlü olan Basın İlan Kurumu'nun "yarım dolar'ın fiyatı" gibi ucube "haberler" yapan yandaşları semirtmesi, muhalif basına ise keyfi kesintiler uygulaması bu ekonomik ambargonun en önemli örneğidir.

Unutulmasın ki medyaya yapılan bu kapsamlı saldırı, sadece gazetecilere yönelik bir tehdit değil, halkın haber alma hakkına da büyük bir darbedir.

Eğitim-İş olarak; faşizan baskılar ne kadar artarsa artsın bu topraklarda Uğur Mumcu'ların bitmeyeceğini biliyor, tüm baskılara rağmen gerçeğin peşinde koşmaya devam eden tüm basın emekçilerini saygıyla selamlıyoruz.

Özgür basının demokrasi adına olmazsa olmaz olduğunun farkında olan bir demokratik kitle örgütü olarak, haksız yere yargılanan, sindirilmeye çalışılan tüm gazetecilerin yanında olduğumuzun tekrar altını çiziyoruz.

Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü buruklukla ve utançla değil, gurur ve mutlulukla karşılayacağımız güzel günlerin umuduyla, hakikat peşinde koşan tüm basın emekçilerine "iyi ki varsınız" diyoruz.

Hatem DENKTAŞ

Eğitim İş Malatya Şube Başkanı

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme