Yüz Yüze Eğitime İmkan Vermeyen Salgın, Seminere Nasıl İmkan Veriyor?
Yüz Yüze Eğitime İmkan Vermeyen Salgın, Seminere Nasıl İmkan Veriyor?
Tüm dünya ülkeleri gibi Korona kabusu ile mücadele eden ülkemizde, ne yazık ki yöneticilerin tutarsız kararları hayatlarımızı biraz daha riske atmaktadır. Bunun son örneği ise eğitim alanında yaşanmıştır.
Salgın tehlikesi nedeniyle uzaktan eğitim daha yeni 19 Haziran'a kadar uzatılmışken, Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlere yönelik mesleki eğitim seminerleri için kolları sıvamıştır.
Mesleki eğitim konusunda bugüne dek neredeyse hep yerinde sayan, eğitim camiasının yandaş olmayan bileşenlerinden görüş almaya lütfetmeyen (ya da göstermelik olarak görüş alan) MEB, öğretmenleri sosyal mesafeyi hiçe sayan seminerlere sokacak zaman olarak salgın günlerini bulmuştur!
MEB'den 5 Haziran'da birimlere dağıtılan resmi talimata göre; öğretmenler görev yaptıkları okullarda mesleki eğitim seminerlerine katılacaktır. Salgın nedeniyle görev alanından başka bir ilde bulunan öğretmenler de bu seminerlerden kurtulamayacak, önce okul yöneticilerini bilgilendirecek, ardından bir dizi bürokrasi adımını izledikten sonra bulunduğu il ve ilçede belirlenen okullarda seminerlere dahil olacaktır.
Bu salgın koşullarında böylesi bir yoğunluk yaratacak seminerler dizisi yapmanın, kaza olmasın diye iptal edilen bir araba yarışının zifiri karanlıkta yapılacağını duyurmaktan farkı yoktur.
Fiziki katılım gerektiren bu mesleki eğitim programını başlatma kararı veren yöneticiler şaşırabilir ama Korona virüsünün meslek kayırdığına dair bir bulgu yoktur!
Mesleki çalışmaların içeriği incelendiği ise asıl gündemi oluşturan;
- Covıd-19 salgını sonrası kontrollü normalleşme sürecinde okul, sınıf ve zümre genelinde yapılacak iş ve işlemlerin belirlenmesi.
- 2020-2021 Eğitim ve öğretim yılında öğrencilerin Covıd-19 salgını sürecindeki öğrenme kazanımlarına ilişkin eksiklerin giderilmesine yönelik gerçekleştirilecek tamamlayıcı eğitim programının planlanması.
- Covıd-19 salgını eğitim öğretim süreçleri
Gibi önemli konuları okul/kurum müdürlüklerine bırakması bu konuda bakanlığın da bir hazırlığının olmadığını göstermektedir.
Bu mesleki çalışmaların temeli Covid-19 ve Eğitim olarak belirlenmesi gerekirken bu alanı okullara havale eden, geçmiş yıllardaki rutin konuları ağırlıklı kılan bu süreç yapmış olmak için yapmak anlayışının tezahürüdür.
Yine konu içeriklerinde;
Konser, gösteri, söyleşi gibi toplu bulunmayı gerektiren hususların yer alması Covid-19'a meydan okur nitelikte olup bunların bazılarının açık havalara taşınması bu durumu değiştirmeye yeterli değildir.
Yine konularda;
İllerde Vefa Sosyal Destek Gruplarında fedakârca çalışan öğretmenlerin başarı öykülerinin ve yaşadıkları ilginç deneyim, anı ve diyalogların paylaşıldığı halka açık, belediyeler, STK'lar ve tüm paydaşların davet edileceği açık hava etkinliklerinin düzenlenmesi Covıd -19 Salgını sürecinde Vefa Sosyal Destek Gruplarına destek olan öğretmenlerin yaşadıkları sıra dışı anıların derlenmesi, görsellerle desteklenerek sergilenmesi, gibi toplulaştırmaya yönelik etkinlikler yapılmak istenmesi bir taraftan Covid-19'u, yarattığı etkileri ve yapılan fedakarlıkları şov ve siyasi amaçlı olarak kullanmaya yöneliktir. Yapılan iyiliğin anlatılmasından dahi rahatsız olan, bunu söylensin diye yapmayan toplumsal anlayış ve yaklaşımımıza aykırı bir durumun şova dönüştürülmek istenmesi en çok da fedakarlıkları yapanları rahatsız edecektir. Bu ayrışmaya, ayrıştırmaya da zemin hazırlar.
Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nı uyarıyoruz:
- Eğitim yüz yüze yapılamazken, Milli Eğitim Bakanı bile öğrenci ve öğretmenlere sosyal medya üzerinden seslenirken, 1 milyonu aşkın eğitim emekçisinin dip dibe okullara doluşmak zorunda kalacağı bu kararınızdan derhal vazgeçin!
- Birçok okulun öğretmenler odası kapasitesi yetersizdir. Katılımın zorunlu tutulduğu bu seminerler nedeniyle bazı öğretmen odalarına 60-70 kişi dolacak, sosyal mesafenin esamisi dahi okunmayacaktır.
- Bazı eğitim emekçileri çocuklarını okula getirmek zorunda kalacak ya da seminerler nedeniyle ailesiyle birlikte bu salgın atmosferinde yollara düşecektir. Ülkeyi yönetenlerin dahi kalabalıktan kaçındığı bu günlerde, öğretmenleri böylesi riske atmak, en hafif tabirle umursamazlıktır.
- Birçok okulun henüz dezenfekte edilmediği, edilenlerin büyük bir çoğunluğunun ise teftiş edilmediği bilinmektedir. Hijyenin önemine dair yaptığınız resmi açıklamalarla çelişmeyin.
Mesleki çalışmayı pandemiye rağmen gerçekleştirmek isteyen yani bu denli elzem ve acil bulan Bakanlık bu kararın ardından aynı tarihlerde liselerde sorumluluk sınavlarını duyurmuştur. Bu denli önemli görülen çalışmaları lise öğretmenleri için olmasa da olur demek ne kadar tutarlıdır? Ciddiyetten de uzak, pandemi nedeniyle başka ilde bulunanların yerinde kalmasını, ama daha güvenli hissedeceği başka ilde çalışma yapmak isteyenleri ayrı tutan, il içinde ilçeden ilçeye, ilçeden köye gitmek zorunda kalan öğretmenlere ise okulunda çalışmayı, toplu taşıma kullanmayı dayatan kendi içinde bile çelişkilerle dolu bu sistem kabul edilebilir değildir.
Bilim Kurulu ve bilim insanlarının halen zorunlu olmadıkça evden çıkmamayı söyledikleri bir ortamda 1 milyondan fazla öğretmeni göreve çağırmak, bu dönemde liselerde sorumluluk sınavı yapmak ne kadar bilimseldir?
Eğitim-İş olarak çağrı yapıyoruz: Salgın nedeniyle bütün bir eğitim, uzaktan, teknoloji yardımıyla sürdürülüyorsa seminerler de böyle düzenlenmelidir. Mesleki eğitim seminerleri konusunda Bakanlık bu kadar hevesliyse, biraz daha zahmete girip seminerlerin online yapılmasına yönelik çalışmalar yapmalıdır. Sizin "Bakın ne kadar çalışıyoruz" imajı vermek için yapacağınız hiçbir etkinlik, tek bir eğitim emekçisinin canından üstün değildir.
Unutmayın, bugün virüs kapıp kapmayacağını umursamadığınız öğretmenlerin yakın bir tarihte kapalı sınıflarda ders vereceği öğrenciler arasında sizlerin de evlatları olabilir.
Öğretmenlerin, evlatlarınızın, toplumun sağlığını dikkate alın!
Hatem DENKTAŞ
Eğitim İş Malatya Şube Başkanı