Başkan Marasalı'dan Açıklama
Başkan Marasalı'dan Açıklama
Saadet Partisi Malatya İl Başkanlığının Ağustos ayı İl Divan Toplantısı İl Başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Canbay, İl Müfettişi Mehmet Asiltürk ve teşkilat mensupları katıldı. Toplantının başlangıcında İl Başkanı Osman Marasalı gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Marasalı açıklamalarında: “Her gün yeni bir gün, her güne başlarken yeni bir umutla başlıyoruz, her aya başlarken yeni bir umutla başlıyoruz, her ayın bir önceki aydan daha iyi olmasını Allah'tan niyaz ederek başlıyoruz ama maalesef gerek Türkiye'de gerekse İslam aleminde her geçen ay bir önceki ayı aratır derecede zulüm ile zam ile ekonomik siyasi sosyal buluşmalarla neticeleniyor. Umutvar olmak için elimizden her gün bir şeylerimiz alınıyor, bundan 20 yıl öncesine göre baktığımızda bugün kazanım diye önümüze sunulan şeylerin aslında bizler için birer kayıp olduğu ayan beyan ortada. Bundan 20 yıl önce sadece Suriye meselemiz varken bugün maalesef Filistin meselemiz, Suriye meselemiz, Keşmir, Yemen, Türkistan, Uygur Türklerinin uğramış olduğu zulümler gibi meselelerimiz de bunun cabası olarak devam ediyor. Türkiye'de de siyasi olarak, ekonomik olarak, sosyal olarak her geçen gün ağırlaşan bir tablo ile karşı karşıyayız. Ağustos ayı içerisinde en çok gündemi işgal eden konu Amerika ile Suriye'de oluşturulacak güvenli bölge politikasıyla Suriye politikamızın başından beri yanlış olduğunu siyaset ile az çok ilgilenen herkes bilir. Fakat bunun yanında 20 yıldan bu yana sürekli iktidarı kandırmış olan Amerika ile birlikte hala güvenli bölge politikasında beraber hareket etmemiz, güvenilmez Amerika ile işbirliği yapmamız bizi bir kez daha umarım hüsrana uğratmaz. Amerika Sayın Hulusi Akar'ın da ifade ettiği gibi hem Rakka'da hem Münbiç hemde Irak meselesinde aldatmıştı. Bugün de 30 kilometre diye başlayan süreç düşe düşe 5 kilometrelere kadar düştü ve her istediklerini şu anda yapıyor durumdayız. Biz bu oyunu 1991 yılında Körfez krizi sırasında görmüştük Körfez krizi sırasında rahmetli hemşerimiz Turgut Özal'ın Kuzey Irak'ta oluşumuna izin verdiği güvenli bölge, tampon bölge, uçuşa yasak bölge adına her ne derseniz deyin bugün karşımıza fitne tohumu ekilmiş bir bölge ve sorunlar yumağı haline geldi. 1991'de yerleşmesine izin verdiğimiz çekiç gücü 1996 yılında çıkarmak milli görüş iktidarına nasip oldu. Ondan önceki iktidarların maalesef buna gücü yetmedi. Bugün de Amerika ile güvenli bölge oluşumu bizce dikkat edilmesi gereken Amerika'ya güvenilmemesi gereken bir konudur bu konuda Saadet Partisi'nin görüşlerini bu şekilde ifade etmekte fayda.
2018-2019 da öncesinde 2017'de, onun öncesinde 2015'de yaşadığımız 2 seçim siyasetin etkisinde kalan ekonomi uzun süreden beri yaprak kımıldamayan piyasalar şekline döndü. Dolayısıyla çekini senedini ödemekte zorlanan esnafımız artık dükkanlarını boşaltır hale geldi, Kışla Caddesi'nde, Atatürk Caddesi'nde geçmişte boş yer bulmak mümkün değilken, hava parası ile yer almak mümkün değilken bugün kiralık ve satılık dükkan sayısı haddi hesabı geçmiş durumda. Sanayicilerin durumu hakeza aynı şekilde bir taraftan piyasadaki durgunluk öbür taraftan çekenlerin senedini ödeyebilmek için yüzde 22'ler ile yüzde 23'ler ile bankalara borçlanma ve bunun sonucunda da işçi çıkarma ve iflaslar ardı ardına gelmekte. Dolayısıyla ekonominin bir an önce toparlanması lazım diyoruz, ekonominin toparlanabilmesi için de piyasaya paranın sürülmesi lazım diyoruz ama hükümetimiz hem işimiz de hem memurumuz 3+3'lere 4+4'leri reva görmekte. Memura, emekliye, esnafa geldiği zaman 3+3' ler ile 4+ 4 ler ile enflasyonu kontrol ettiğini zannediyor. Halbuki kontrol edilen şey tamamen ekonominin kendisidir. İktidarın bugün yapmış olduğu iş ekonomi ile ilgili kriz algısının yönetimidir halbuki bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan şey kriz algısının yönetimi değil ekonominin yönetimidir. Algı yönetimi ile ekonomi yönetiminin olmayacağını 2 senedir yapmış olduğu uygulamalarda görmeleri lazım.
Geçen ayın ve bundan önceki 15 günün meselelerinden biri de Türkiye'nin uzun süreden beri karşı karşıya kalmış olduğu bir cinnet hali. Sosyal politikalarımız bozuluyor 28 Şubat'ta ısrarla ve ısrarla din eğitiminin önüne geçmek isteyenler 2002'den sonra ılımlı İslam'ı benimsetip gerçek İslam'ın özümsenmesini engelleyenler, sonrasında da Amerika ile barışık, Dünya ile barışık bir kitle haline getirilmesini isteyen insanlar bugün kadın cinayetleri ile, annesinin boğan çocuklarla, intihar eden insanlarla toplumun nasıl bir cinnet haline sürüklendiğini maalesef müsaade ediyorlar. 15 günden bu yana Emine Bulut cinayeti ve ardından Tuğba hanımın cinayeti bütün bunlar her ne kadar suçlar bireysel olarak işlense de 2004 yılında okumadan altına imza attığımız Avrupa Birliği elbisesini bize giydirmeye çalışanlarında suçu var. Bu elbise bu kalıba uymaz dediğimiz zaman bizi gericilikle marjinallik ile suçlayan insanlar bugün idam tartışmalarında yine topu taca atmaktan sanki her konuda meclisin eli kolu hürmüş gibi 'eğer meclis çıkarırsa önüme gelirse imzalarım' diye beyanda bulunuyorlar.”