Bu İhmallerin Hesabını Soracağız

Bu İhmallerin Hesabını Soracağız

Bu İhmallerin Hesabını Soracağız

Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Aday Adayı Elektrik Başmühendisi Aydın Yazlak, Berkman Dulcan ile Manşet Malatya programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Yazlak’ın açıklamaları şu şekilde;

“Biz İbretlik Olacak İl Değildik”

Hepimizin içi kanıyor. Büyük geçmiş olsun. Tabii çok büyük bir acı, çok büyük bir trajedi yaşadık. Yani daha önce de anlattım Canımızdan olduk, malımızdan olduk, memleket enkaza döndü. Özellikle son 20 yıllık memleketin bütün tasarrufları heba oldu gitti. İnsanlar işte parayla satılan çadırlarda yaşamak zorunda kaldılar. 3 gün hiç müdahalenin olmaması, feryadın duyulmaması bizim açımızdan, memleket açısından tam trajediydi. Benim en çok üzüldüğüm konu şu. Bu deprem bölgeleri diğer illerde şöyle algılanıyor. İbret alınacak iller. Biz ibretlik olacak il değildik. Birilerinin ders çıkartacağı il olmamalıydık. Malatya, Türkiye'nin en güzel şehri olmasını hak ediyor. Adıyaman, Maraş, Hatay’da hak ediyor. Çünkü Türkiye bizden ders çıkartıyor. Biz Malatya olarak bir suçu, günahı olan memleket değiliz. O yüzden Türkiye'nin en güzel şehirleri olmak zorunda. Bugün yağmur var, yaş var. Yarın güneş olacak. Depremzedeleri dinledim bugün. Geçen hafta hava biraz ısınınca çadırda duramamışlar. Önümüzdeki günlerde ilkbahar kendini iyice hissettirdiğinde adeta bir serada ya da işte bizim meşhur kayısı islimlerinde yaşar gibi bir duruma düşecekler. Bugün soğuk yarın sıcak vuracak çok ciddi problemlerimiz var. Çok ağır hasarlı binalar var. Yani ilk etapta canımızın derdine düştük. Sonra eyvah! binamız çöktü. Bunun derdine düştük. Şimdi de bu ağır binalar yıkılacak. Vatandaş çadırdan, KYK yurtlarından, konteynerden ne zaman normal hayata dönecek? Bizim derdimiz bu. Vatandaşın derdi bu. Bakalım ne olacak? 

“Bu İhmallerin Hesabını Soracağız”

Muhakkak ki alacağız. Yani toplum hafızası 18 gündür anlayışına inanıp güvenen bu iktidar bir an önce seçim yapmak istedi ki yani seçimi öyle bir ayarladı ki yani unuturlar. Ya biz canımızın acısını nasıl unutalım? Canımızı toprağa verdik. Betonun altından çıkartıp toprağa verdik canımızı. Biz bunu unutmayız. Yılların emeği bu tarlalara yapılan evlerin sonundaki bu yıkımı bu yıkımın bedelini onlara ödetmeyeceğimizi mi zannediyorlar. Yani bu unutulabilir bir şey mi? Muhakkak ki biz de Malatya olarak Adıyaman, Maraş, Hatay başta olmak üzere depremden etkilenen bütün bölgeler bundan büyük bir ders çıkartacaktır. Başka yolu yok. Muhakkak ki ders çıkartacağız ve bunun hesabını bu ihmallerin hesabını soracağız. Kimden? Bu rant düzenini oluşturanlardan. Yani sen kayısı bahçesini söküp 12 kat imar nasıl verirsin? Bu kadar alın teri yılların emeği heba oldu gitti. Bu insanların ne suçu var? Ne günahı var? Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımız ne dedi Malatya'da? İftar programında. 42 imzayla bir daire sahibi oldunuz. 42 imzanın altında ev sahibinin imzası yok. Yani belediyedir, imar komisyonudur, yapı denetimidir, mühendisidir, mimarıdır. Bir tek suçsuz var ortada, vatandaş. Bütün bedeli de vatandaş ödüyor. Suçlular ortada yok. Yani Bostanbaşı'nı, Fahri Kayahan'ı, Tecde’yi imara açanlar gelin bakalım burayı neye göre imara açtınız? Neye göre açtınız arkadaş? Bilmiyor muydunuz? Yani bakın bazen diyorlar ki bu iktidar bilime inanmıyor. Canı istediğinde inanıyor. Ameliyat olurken bilime inanıyor bunlar. Uçağa binip 10 bin metre yükseklikte uçarken bilime inanıyor. Ama iş ranta gelince birini bir tarafa bırakıyorlar. Tarlaymış yap kaç kat vereyim 12 kat. Bilime inanmadığınız zaman bu felaketleri yaşamak zorunda kalırsın ve biz de yaşadık. 

“Bostanbaşı’nda Yılların Emeğini Getirip O Evleri Alan İnsanların Ne Suçu Var?”

Depremden hemen sonra vatandaşın tabiri caizse gazını almak adına suçlunun kim olduğunu da tespit etmeden birilerini içeri aldılar. Kim olduklarını iyi kötü biliyoruz. Bu binalarda beton sorunu mu var? Demir sorunu mu var? Statikle ilgili bir sorun mu var? Zeminde mi bir sorun var? Herkes çok iyi biliyor ki zeminle ilgili bir sorun var. Ne o yapı denetimin işidir, ne de o mimarın mühendisin işidir. Belediyenin ve imar komisyonunun işidir. O rantı kim yemişse onun içeri alınması lazım. OHAL ilan edilince ilk aklıma şu geldi. Dedim ki ya OHAL ilan etmesinin sebebi ciddi boyutta ihmaller var. Hızlı hareket etmek için OHAL yetkisini kullanacak Cumhurbaşkanı. Benim beklentim ihmali olan kim olursa olsun gözünün yaşına bakmayacağıydı. Ama bir baktık o yetkiyle Twitterı yasakladı. İnsanlar enkaz altında dışarıya mesaj atamadı. İnterneti yavaşlattı. Düşünebiliyor musunuz? Bu kadar ihmali olan insanların mal varlığının dondurulması gerekiyordu. Soruşturmanın sonuna kadar dondurulması gerekiyordu. Bilmiyor muyuz buraları imara kim açtı? Yani Fahri Kayahan'ı, Bostanbaşı’nı, Tecde’yi bu tarlaları kim imara açtı? Kimler buralara 12 kat ruhsat verdi? Müteahhitti kim biliyoruz? Belediye Başkanı kim biliyoruz. Cemal Akın, Yahya Akın amca çocukları biri Malatya Belediye Başkanı biri Bostanbaşı dönemin Belediye Başkanı amca çocukları. Arazileri var orada. Soruyorum Bostanbaşı’nda yılların emeğini getirip o evleri alan insanların ne suçu var? Bir kişi bir birey ev satın alırken zemine etüdünü ayrıca kendisi mi yaptırıyor? Hayır, Burada ilgili kişiler ne olursa olsun kimsenin inisiyatifine bırakmak bırakmadan denetimini zamanında yapacaktı. Zaten buraların imara açılması yanlış. Bu kadar yüksek kat verilmesi yanlış. Tabii ki bir müteahhit gelebilir. Hırsızlık yapabilir. Senin işin hırsızdan hesap sormaktır. Onun yanlışını açığa çıkartıp bağımsız yargının önüne çıkartmaktır. Çevre Şehircilik sen kesilmiş kolonları denetleme yetkisine sahipsin. Esnaf esnaf gezip dükkânlarda sigara yasağını denetliyorlar, para cezası kesiyorlar. Neden o mağazaları, marketleri denetleyip kolon kesilmiş mi? Orijinal yapısının dışına çıkılmış mı diye denetleme yapmadınız. Vatandaşın ne suçu olabilir? Altındaki mağaza kolonu kesmiş. Üst katında oturuyor, bilmiyor. Deprem oluyor, yıkılıyor. Canından oluyor, malından oluyor. Ne suçu var vatandaşın? 

“Buralardan Elde Edilen Rantlarla Siyaset Finanse Edilmiştir”

Çok ilginç. Misal Fahri Kayahan'ın devamı evet. Tanıyorum biliyorum bu insanları. Oralar da kayısı bahçesiydi. İmara açtılar 5 kat verdiler. Yani yolun bir tarafı 5 kat. Hani bir tarlanın ortasından yolu geçirmişsiniz. O tarlanın sol tarafı yukarıya doğru çıkarken sol tarafına 5 kat. Diğer taraf 12 kat ruhsat dermişsiniz. Bu rant ekonomisinin sonucudur. Yani burada küpünü doldurup köşeyi dönmeye çalışan bir takım siyasilerin projeleridir bunlar. Buralardan elde edilen rantlarla siyaset finanse edilmiştir. O uzun araç konvoyları, o döner dürüm ayran seçim bürolarında dağıtmalar, havai fişek gösterileri, mitinglere, parayla adam taşımalar neyle yapıldı zannediyorsunuz? Fahri Kayahan, Bostanbaşı’nda ev satın alan insanların parasıyla yapıldı o siyasi faaliyetler. Bazen vatandaş diyor ki ya bu AK Parti'de ne kadar çok para kardeşim o para senin paran. Bir şekilde tarlayı adam almış. Kayısı bahçesini almış 12 kat ruhsat üzerinden dünyanın parasını kazanmış. Bir koymuş iki yüz almış. Böyle bir ticaret olabilir mi? Üretim endeksli bir anlayışları yoktu zaten. Biliyorsunuz AK Parti'ye hani vatandaş da bazen diyor ki hile yaparsa AK Parti yapar. Evet yaptığını görüyoruz. Gelin Bostanbaşı’nda, Fahri Kayahan'da, Tecde’de, Malatya'nın dört bir tarafında. Bugün Yeşiltepe'ye gittim belediyenin yapmış olduğu evler. Yaklaşık yedi yüz konut tamamen ağır hasarlı ve yıkılacak. Vatandaş oradan inmiş çadıra. Çadırda bu sefer çile çekiyor. Çamurun çirkefin içinde tabiri caizse vatandaş çile çekiyor. Oruç tutuyor. Tuvalet yok. Banyo yok. Yani hijyen namına hiçbir şey yok. Çadırlara girdim. İs var, nem var. Dışarı çıkıyor, çamur var. Yani hatta çok ilginç de bir şey söyleyeyim. Bugün bir vatandaşımız, çok üzüldüm. Dedi ki benim bir arkadaşım çok büyük bir suç işledi. Hapse düştü. Ben çok üzülüyordum. Hapiste nasıl yaşar bu diye. Ve diyor hiçbir suçum yokken ben bu çadırda o hapiste benden daha konforlu. En azından avluda olta atabiliyor. Banyo, tuvalet ihtiyacını karşılayabiliyor. Biz, isin, pasın içerisinde yaşar olduk. Yağmurun yaşın içinde yaşar olduk. Yani sahura ayrı dert, iftarı ayrı dert haline geldi. Aziz mübarek bugün, bu yıl insanlar yetkisini gidip orada kullanacak yerde hala siyaset peşindeler. 

“Onların Derdi Kendileri”

İşin içinde rant, para, küp doldurup köşe dönme yoksa belki dinlemez zaten. Sadece bir fotoğraf çekip geçiyorlar. Duyduk yani sahaya giden de o gördüğümüz görüntü de Adeta insanlarla alay eder gibi. Onların o yaşadığı mağduriyet hiç önemli değil. Şuradan bir poz vereyim. Dostlar alışverişte görsün anlayışıyla yapılıyor. Onlar dert dinlemeyi bilmez zaten. Onların derdi kendileri. Etrafı bir avuç insan. Bu memleketi bari bir avuç insan getirdi Bir avuç insan, bir avuç insanın rant projeleridir bunlar. Başka bir şey değildir. Yani memleketin ulusal basına yeterince yansımamış olması. Bakın ben yıllardır hep medyada takip ettiğim haberlerde olayın nasıl abartıldığını çok iyi bilirim. Bu sefer abartamadılar, küçülttüler. Neden? O kadar büyük bir yıkım var ki, hangi birine yetişirsiniz? Giden canlar, yani Malatya Çarşısı ortada yok Niyazi Mısri ortada yok. Çavuşoğlu ortada yok. Hani kaç kişi öldü? İyi kötü biliyoruz. Ne kadar bina çöktü biliyoruz. Ağır hasarlı konutların da deprem gündemiyle beraber işlenmesi gerekiyor. Biz şu anda unutulduk. Şimdi buraya gelen birisi şu Fahri Kayahan’ı Bostanbaşı'nı gezdiği zaman diyecek ki yahut da binalar ayakta. Kardeşim yıkılacak bu binalar. Bu binalar yıkıldığı zaman Malatya'da çok ciddi konut, stok açığı olacak. 800 bin nüfusumuz. İddia ediyorum. İhmaller sonucu 400 binlerin altına düşecek. Çünkü yaşayan bu konutlarda yaşayan insanların sayısı belli. Çadırda ne kadar yaşayabilir Umutsuzca bekliyorlar. Bugün sordum. İnanıyor musunuz bu iktidarın yapacağına diye? Hayır dediler. Peki ne yapmayı düşünüyorsunuz? Ya dedi ne yapabilirim ki ben? Şöyle bir baktım doğru. KYK yurtları dolmuş. Oradaki insanlar da zaten okullar açılınca çıkartacaklar Çadırda bekliyorlar. Yani hatta vatandaşın birisi dedi ki ben dedi soğuğa razıyım dedi. Ben sıcağı hiç sevmem dedi. 10 gün sonra güneş açtığında dedi bu çadırlarda yaşanmaz. Ne yapacak çok büyük mağduriyet var. Umut ediyorum yetkiyi alan vatandaştan yetkiyi alan bu zihniyet aklını başına alır seçim hesaplarını bir tarafa bırakıp o çadırları alıp konteynırlara gider dert dinler gereğini yapar. Adamların hiçbir şey umurunda değil. Maalesef. 

“AK Parti Bir Şov Partisidir”

AK Parti bir şov partisidir. İş yapma icraat değil. O iş reklam boyutu. Şehrin tanıtımı mı kalmış, tanıtılacak halimiz mi kalmış arkadaş? Bırak sana 33 milyonu getirirsin, arıtma yaparsın. Para yok Efendime söyleyeyim yeni yerleşim yerleriyle ilgili belediye başkanıyla Bakan Bey ters düşmüş durumda. Anlamış da değiliz. Kalkıp o şok projelerini bir tarafa bırakın beyler. Bizim acımız var. Bak yasımız var. Çadırlarda yaşıyoruz. Bu su probleminin çözülmesi gerekiyor. Eğer Malatya'da hayat normalleşmesi gerekiyorsa nereden başlayacağız? Önce suyla başlayacak. Suyu normal değil. Su hayattır. Siz su meselesini alıp bir tarafa bırakıp 5 yıl sonraki bir iş için bütçe ayırıyorsunuz. Reklam yapıyorsunuz. Biz zaten reklamlık olduk arkadaş. Bırakın bu işleri. Ödenekleri doğru kullanın. Bakın devlet mekanizmasını işletenler. Ödenekleri doğru yerde kullanırlarsa devletin büyüklüğü vatandaşın lehine çalışır. Aksi takdirde aleyhine çalışır işte gördük. Doğru işletilmeyen devlet mekanizmasında ne oldu? Deprem oldu. Enkaz altında kaldık. Donarak öldük. Bağıra bağıra öldük. Evimiz arabamızın üstüne yıkıldı. Evsiz barksız kaldık. Vatandaş tamamen mağdur edildi. Memleket virane oldu. Viranşehir diyorlar bizlere artık. Ondan sonra şimdi de işte kalkmış o ödenekleri dışarıya gönderiyorlar. Başka yere. Otel köşelerinde oturup bunu konuşanlar bu sorunu göremezler. Bugün o çocukların ayağındaki terlikleri çıplak ayakları gördükçe içim cız etti. Rüyamda görsen sıçrayıp uyanacağın bir görüntüdür o başka bir şey değil. Ama maalesef vicdanını, ahlakını bir tarafa bırakmış, liyakatten yana efendime söyleyeyim denetimden, şeffaflıktan yana olmayan insanların yetki sahibi olduğu bir yerde kimse kusura bakmasın bu memleket enkaz altında kaldı bir daha kalır. Çadırdaysan çıkamazsın. Başka yolu yok bunun. Ben size söyleyeyim. Yana, ahlaktan yana olacak insanlar. Ranttan, küp doldurup köşe dönme derdinde olan bu insanlar bir daha yetki sahibi olurlarsa bu memleketin nüfusu 400 binin altına düşer.

“Ortak Akla İnanmayan İnsanlar Bunlar”

Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim Berkman Bey yani memleket diyen millet diyen insanlar değil bunlar. Bunları dert etmiş insanlar değil. Bahsettiğiniz bütün siyasi partiler, STK'lar, efendime söyleyeyim meslek örgütleri üniversiteler bunları bir araya geldiği bir zemin oluşturulabilir. Ama ortak akla inanmayan insanlar bunlar. Bilime inanmayan insanlar. Utanmasalar Tayyip Erdoğan'ı arayıp diyecekler ki yeni yerleşim yerlerine kaç kat verelim. Bu kadar aymazlık olmaz. Şimdi tek adam rejimi yiyoruz. Biz sistemi ciddi manada eleştiriyoruz, güçlendirilmiş, parlamenter sisteme geçmek istememizin sebebi bu. Türkiye ortak aklını yitirmiş durumda. Hiç kimse dinlenmiyor. Bilimsel temelli hiçbir çalışma yok. Yani biz aslında maalesef deprem olmasaydı bugün sanayiyi, tarımı konuşacaktık ama şu an feryat depremden dolayı bizde farklı önümüzdeki süreçlerde de tarım ve sanayi enerji konularını işleyeceğiz. Ama bugün deprem gündemiyle buradayız. Bilime inanmamış bu insanların gitmesi, bilime inanan insanların gelmesi gerekiyor. Rant ekonomisinin ortadan kalkması gerekiyor. Bugün zemin etüdü yapmadan Maraş milletvekili AK Parti Maraş milletvekili görüntüsünü ulusal basından görmüştürsünüz. A4 kağıdına nereye yerleşim yeri yapılacağını çiziyor. Ya bu insanlarla ortak bir zeminde buluşma şansımız yok. Bunlar ortak akla inanmıyor, bilime inanmıyor, liyakate inanmıyor, dürüstlüğe inanmıyor. 

“Biz Doğru Yerde Durduğumuzun Zaten Farkındayız”

Son derece olumlu yani vatandaş evet derdime derman yarama merhemsin anlayışıyla hareket ediyor. Biz doğru yerde durduğumuzun zaten farkındayız. Çünkü biz sade yurttaşız daha siyasete yeni girmişiz. Yani bazen hani eskilerden ya şu halkın içinden biri, halkın içinden geliyor derlerdi. Biz bir yere gidemeyeceğiz. Biz halkın içinde yaşayıp milletvekili olacağız. Çünkü aksi takdirde gittiğin zaman unutulacak. Ben mühendis olarak çok sahada olduğun için her zaman şunu söylerdi arkadaşlar. Yani çok hızlı bir şekilde kendini geliştirdin. Ben sebebini sorguladığım zaman şu çıkıyordu. Hep sahadaydım yani sahada olunca her şeyi yerinde görebiliyorsun. Bu da bizim açımızdan son derece önemli bir tecrübe oldu. Saha çok önemli. Yani gidip derdi dinlemek, onu kafaya takmak, vicdan etmek ve bununla ilgili fikir üretmek, yeri geldi mi bilmediğiniz bir alanla ilgili birilerini arayıp danışmak bunlar olduğu yerde sorunlar çözülür. Ama bunların hepsini bir tarafa atmışlar, elinde purosuyla nereye kaç kat veririz? Biz burada bir kor kaç alırız. En yükseği neyse onu alalım anlayışında bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. 

“Kendi Memleketlerini Dert Etmemişler. Malatya'mızı mı Dert Edecekler?”

Malatya'nın ismini duymuş haritada yerini belki gösterebilecek niteliklere sahip bu insanlar aslında bize şunu söylüyorlar. Siz Malatyalı olarak aklı fikri olmayan insanlarsınız. Çekilin biz geliyoruz. Bu insanlar kendi memleketlerini dert etmemişler. Malatya'mızı mı dert edecekler? Yaparsa bunlar yapar diyenlere buradan sesleniyorum Yaptığı bunlar. Bostanbaşı Fahrikayhan’ı bunlar yaptı. Yani ismini büyütüp vatandaşı kandırma girişimidir bu. İsmi büyükse büyük iş yapar. Defalarca denediler. O bakan dediklerinizin daha önce milletvekili olmuş olduğu memleketleri gidin görün. İsyan ediyor insanlar. Bir memleketten bir memlekete transfer. Sonuç sıfır. Dert mi dinledi? Hayır. Bilmiyor ki. Bakın siyaset son derece önemli Berkman Bey Siyaset ahlaklı bir zemin üzerine inşa edilmezse liyakatli bir zemin üzerine inşa edilmezse bunun devamı bürokrasidir. Siyasetçi bürokrasiye referans olmalıdır.
Ahlaksız siyasetçi ahlaksız, bürokrasiyi yaratır. Fikirsiz siyasetçi fikirsiz bürokrasiyle yol alır. Biat eden siyaset anlayışı biat eden bürokrasi yaratır. Ve bunun sonucunda işte memleketler bu hale gelir. Ekonomik kriz olur, orman yanar, vatandaş gider söndürür. Sel olur mahalleyi kütükler basar. Konteynerleri koyacak yer bulamıyor bu insanlar. Yani sel ağzına götürüp konteyner koyacak bir anlayış. Deprem olur, enkaz olur. Feryat edilir, duyulmaz. Çünkü liyakat yok, vicdan yok, ahlak yok, rant üzerine kurulmuş bir düzen. Bakın siyasette şu anda gidin. AK Parti'de yüzün üzerinde aday adayı var. Bir tanesi çadırlarda yaşayan insanların derdini dert ediyorsa ben bu işi bırakırım. Hepsi kaçıncı sırada olacağım derdindeler. Bırakın şu işleri ya. Fikrin var mı arkadaş? Liyakatin var mı? Yeteneğin var mı? Yeterliliğin var mı? Çıktın siyasette ne söyleyeceksin? Söylenmemiş sözü söyleyebilen, bakılmamış yönden bakabilen çekilmemiş fotoğrafı çeken insanlara bizim ihtiyacımız var. Ama siz kalkacaksınız ben bir koyup kaç alırım. Ya düşünebiliyor musunuz? Parası var adamın. Dolara mı yatırayım? Borsaya mı yatırayım? Euro mu alayım? Bankaya mı yatırayım? Kur Korumalıya mı koyayım? Yoksa siyasete mi yatırayım Bir bakıyor en büyük rant siyasette. İşte gördük. Bir koydu iki yüz aldı Bostanbaşı’nda Fahri Kayahan'da insanlar. Siyaset eliyle bu yapıldı. Siyasetin ticarileştirildiği bir zeminde memleketler yönetilmez. Memleketler doğru düzgün yönetilmez. Depremden önce AK Parti seçmenine bazı şeyleri anlatmakta çok zorlanıyorduk. Baksanıza diyordu bu binaları gösteriyordu. Yahu zemin etüdü, tarla, kayısı, 12 kat, imar rantı Bunları anlatmakta zorluk çekiyorduk. Şimdi o vatandaş oradan çıktı. Bostanbaşı’nı terk etti. Fahri Kayahan'ı terk etti. Sebep? Ağır hasarlı vatandaş refahımız arttı diyordu AK Parti döneminde refahı da gördük. Yaparsa bunlar yapar. Bakan Kurum. Kesilmiş kolonları takip ettirmeyen adam. Sorumludur. Getirip bir de Malatya'da efendim AK Parti'ye tepki çokmuş da bir bakan getirelim de oylarımızı arttıralım. Ya oy oy deyip durmayın arkadaş. Vatandaşın feryadına bakın. Hala seçim hesabı siyaset mühendisliği. Sizin siyaset mühendisliğiniz o insanların hiçbir mağduriyetini gidermez. Bu hesaplardan kendinizi arındırmadığınız sürece vatandaşın hiçbir sorununu çözemezsiniz. Bilime inanmamış, ahlaka, liyakate önem vermemiş. Bir düzen ki ben buradan da söyleyeyim AK Parti AK Parti değil zaten. Bir avuç yapının eline geçmiş bir mekanizma. AK Parti'de liyakatli insanlar yok muydu geçmiş dönemlerde? Vardı. Şimdi birlikte çalışıyoruz o insanlarla. Altılı masadalar Davutoğlu'nun Babacan'ın yolsuzluk yaptığını iddia edebilir misiniz? Ama birileri için yolsuzluk yaptı dediği zaman şak gider yakasına yapışır. Çok uyar ona. Şimdi liyakate inanmış, bilime inanmış tabiri caizse ahiretini düşünmüş misali bu insanlar siyasette hangi pozisyonda olduklarını memleket için ne tür projeler geliştirdiklerini biliyoruz. Ama AK Parti'nin şu an ele geçirilmiş yapısını söylüyorum. Tamamen maaşla çalışan gençlik kolları, kadın kolları ya bizim paramız bunlar işte. Bu rant projelerinden elde edilen paralar. Maalesef. 

“Biz Bu Enkazın Altından Çıkacağız”

Bir kere adam kayırmacılık bitecek. Kötü dil bitecek. Ayrıştırma, kutuplaştırma ötekileştirme bitecek. Sağ, sol, alevi, sünni bitecek. Partilin partilim değil anlayışı bitecek. Ne olacak biliyor musunuz? Memleket için gerçekten sözü olan, fikri olan, duruşu olan, zekâsı olan, liyakati olan insanlar. Siyasi ve bürokratik kadrolarda yer alacaklar. Memleket doğru bir şekilde yönetilecek. Yani devlet mekanizması dediğimiz mekanizma doğru bir şekilde yönetilecek. O devleti oluşturan güç vatandaşın çıkarı için kullanılacak. Bir daha enkaz olmayacak. Kimse yarın benim başıma ne gelir demeyecek. Neler olacak? Basın özgürlüğü olacak. İfade özgürlüğü olacak. İnanç özgürlüğü olacak. Düşünce özgürlüğü olacak. Üniversitelerde özgürlük olacak, akademik özgürlük olacak. Yani ben yaptım oldu anlayışın olmayacak. Bir A4 kağıdına çizilmiş saçma sapan git şuraya şu kadar kat ver anlayışından uzaklaşmış olacağız. Yeni düzen tamamen bilimsel temelde, hoşgörü temelli, efendime söyleyeyim, Türkiye'nin geçmişini de hesaba katarak ve yarınki nesilleri de hesaba katarak, yani tarihine de sahip çıkarak. Doğasına da sahip çıkarak imarlar, imar hesapları buna göre yapılır. Ama bunların hiçbirini yapmayan bir anlayış gitmiş olacak. Biz bu enkazın altından çıkacağız. Hala enkazın altındayız. Elbet o iktidar gidecek. Yeni bir gün doğacak, güneş doğacak, bahar gelecek. Memlekete ve memlekette bir daha hiçbir vatandaş elini sıkmayacak, yumruk yapmayacak, öfkelenmeyecek, oy verdiğim elim kırılsındı demeyecek. 

“Bir Zemini Bozuk Siyasetin Değiştirmeye Çalışıyoruz”

Seçim sürecindeyiz. Öncelikle Şunu söyleyeyim. Kötü günlerini yaşıyoruz. Yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Ama bu bitecek. Bu kötü günler bitecek. Bu iktidarla beraber gidecek. Yani Hala zannediyorlar ki biz Tayyip Erdoğan'ı göndermeye çalışıyoruz. AK Parti'ye. Hayır. Bir zemini bozuk siyasetin değiştirmeye çalışıyoruz. Bozuk zemine oturttuğunuz siyaset işte gördüğünüz gibi binaları da bozdu. Zemine oturtturmuş oluyor ben umutluyum. Bu yaşadıklarımızdan da büyük dersler çıkarttık. Vatandaş da çıkarttı. Bu seçimde memleketim diyen milletim diyen, samimi olan herkes bunların geçmiş dönemlerindeki yalanlarını da artık Açığa çıkartmış durumdalar. O yalanları da yazdı vatandaş. Ve sandığa gidecek. Ve gereğini yapacaktır. Daha hala yaparsa AK Parti yapar, düşünebiliyor musunuz? Bir AK Partili seçmen geldi bana şunu söyledi. Dedi ki Deprem oldu yine galiba biz iktidarız. Niye dedim? Biz dedi bu işleri becermeyi çok iyi biliriz. Neyi? Ağıt yakmayı iyi biliriz. Şov yapmayı iyi biliriz. Dedim ki sen yıkılan miktarı bilmiyorsun galiba. Hatay yerinde yok. Adıyaman yerinde yok. Malatya'nın yarısı yok Bununla sen nereye varacaksın? Şov yapmaya çalıştı iktidar ilk etapta. Öyle bir algı vardı. Yaparsa Tayyip Erdoğan yapar. Yapamaz arkadaş. Yaptığını gördük. Devlet mekanizmasını işletmekten aciz, babasının çiftliğini gibi devleti yönetiyor diyorlar ya, ona da katılmıyorum. İnsan babasının çiftliğini böyle yönetir mi ya? Böyle bir şey olabilir mi? Kabul edilebilir bir durum değil bu. İnsan babasının çiftliğinin arazisini peşkeş çeker mi yabancıya? Tarım arazisini imara açar mı? Yapmaz değil mi? Bunlarda vicdan yok. Gidecek kötü gidecek, iyi gelecek. Atidemokratik gidecek, demokrat gelecek. Parmak sallayan gidecek, kucak açan gelecek. Biz ayrımcılığı yaşamış insanlarız. Bugün AK Partili seçmen de ayrımcılığa maruz kalıyor. Benim özgürlüğüm elimden alındı da AK Parti'nin seçmenin özgürlüğü elinden alınmadı mı? Yolsuzluğu biliyor. İsrafı biliyor. Neden sesini yükseltmiyorsun diyorum. Vallahi diyor içeri atarlar. Hani sonuç itibariyle bir elindeki bir sopayla aşağı indirirken Cumhuriyet Halk Partilisinin, İYİ Partilisinin, HDP'linin kafasına vuruyor, yukarıya tekrar çıkarttığında kendi seçmeninin kafasına vuruyor Bir el, bir sopayla hem AK Partiliyi hem CHP'liyi dövüyor. İYİ Partiliyi, HDP'liyi, MHP'liyi döver. Enflasyon hepimize. Hayat pahalılığı hepimize. İşsizlik hepimize. Enkaz altında hep birlikte kaldık Hep birlikte çadırlarda birleştik, KHK yurtlarında birleştik. Sonuçta vatandaş bir tarafa, AK Parti'yi ele geçirmiş bir avuç yapı bir tarafa. Bakalım bunun sonunda ne olacak? Gel de bakayım bu birleşmiş vatandaştan oy al. Kusura bakmasın Yirmi yılın sonunda gideceksiniz ama maalesef enkaz altında bırakarak gittiniz. 
 

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme