Çalışabilir Durumdaki Engellilerin yüzde 80'i İşsiz
Çalışabilir Durumdaki Engellilerin yüzde 80'i İşsiz
Eğitimden iş hayatına, ulaşımdan sağlığa, ekonomik ve sosyal yaşama her alanda birçok engelle karşılaşan, bu sebeple adeta evlerine hapsedilen engellilerin yaşamları, Korona salgını nedeniyle daha da ağırlaşmıştır. İstihdama, eğitime, sosyal yaşama katılımı için gerekli entegrasyonlar yapılmayan milyonlarca engelli zaten dört duvar arasında bir yaşama mahkum edilmişken, Korona salgını engelliler için yaşamı daha da zorlaştırmış, hem ekonomik hem psikolojik olarak yıpratıcı bir etki göstermiştir. Bir diğer yönden salgın sürecinde evde kalmak zorunda olan toplumun diğer kesimi içinse, normal yaşamlarında istekleri dışında evde kalmak zorunda bırakılan engellilerin yaşamlarına projektör olmuş, eve hapsolmanın nasıl bir şey olduğuyla ilgili empati kurabilmelerini sağlamıştır.
*Ülkemizde engelli yurttaşlarımız istihdamdan dışlanıyor
Engellilerin çalışma hakkı ilgili düzenlemeler BMEHS’nin 27. maddesinde yapılmıştır. Maddede istihdam sürecinin bütün aşamalarında ayrımcılık yasağı, işe alım, çalışma koşulları, kariyer gelişimi, sendikal hakların kullanılması, eşit fırsatlar ve eşit işe eşit ücret, serbest çalışma, mesleki eğitime erişim, işyerlerinde makul düzenlemelerin yapılması, kamu istihdamı ve olumlu eylem politikalarının desteklenmesi konularında engellilerin haklarının korunması düzenlenmektedir.
Ayrıca Anayasamızın 49. Maddesine göre çalışma hakkı her bir vatandaşımızın en doğal hakkıdır. Yani anayasaya göre hiçbir vatandaşımız arasında çalışma hakkı ayrımı yapılamaz.
Tüik verilerine göre nüfusumuzun yüzde 12.3’ünün yani yaklaşık 10 milyon engelli bireyin olduğu bilinmektedir. Trafik kazaları, alınmayan iş güvenliği tedbirleri, artan kronik hastalıklar vb. nedenlerle de bu oran sürekli artmaya devam etmektedir. 10 milyon engelli bireyin çalışabilir durumda olanlarının sayısı ise 2 milyondur.
Ancak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yayınladığı Mart/2020 İstatistik Bültenindeki verilere göre engelli nüfusun istihdama katılım oranı % 22,1’dir. Bir diğer deyişle çalışabilir durumdaki engellilerin %80’ine yakını işsizdir ve İş Kanununa göre yasal zorunluluk olan engelli kotasına rağmen engelliler istihdam edilmemektedir.
Türkiye’de kamuda 56 bin engelli memur çalışırken, kamuda işçi olarak çalışan engelli işçi sayısı ise 120 bin civarındadır. Yani Türkiye’de kamuda çalışan engelli yurttaş sayısı 176 bin civarında yer alırken, Türkiye bu oran ile AB üyesi ülkeler arasında en düşük orana sahiptir.
Burada asıl önemli sorun, yaptırımların olmaması ya da uygulanmaması sorunudur.
Türkiye, engellilerin insan haklarına dair Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni imzaladığı 2007’den bu yana geçen 13 yıl içinde iç hukukunu sözleşmeye uyumlu hale getirmemiştir. 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesiyle bu süreçte ilk adım atılmıştır. Ancak engelliler kanununda açık hükümler var olmasına rağmen, uygulanmamakta ve olması gereken denetimler yapılmamaktadır. Siyasi iktidarın engelliliğe yaklaşımı maalesef sorunludur. Engelli bireylere karşı Sosyal Devletin yükümlülüklerini, bir görev olarak değil de hayır işi gibi görmenin yarattığı sorunlu yaklaşım maalesef en büyük engeldir.
Birleşmiş Milletlerin Mart/2019’da düzenlediği Nihai İnceleme Raporu’nda Sözleşme’nin etkili bir şekilde uygulanabileceği koşulların yaratılması için neler yapılması gerektiğine atıfta bulunulmuş, spesifik politikaların eksikliği vurgulanmıştır. Erişilebilirlikten adalete, siyasi ve kamusal hayata katılıma kadar her adımda, sivil toplum kuruluşlarının da dahil edilerek süreçlerin yönetilmesi gerektiği belirtilmiştir.
*Engelli yurttaşlarımızın eğitim hakkı
Anayasa ve METK’ndaki eğitim hakkına ilişkin maddeler yanında, 5378 sayılı Özürlüler Ve Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 15. Maddesinde, “Hiçbir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır’’ hükmü yer almaktadır.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmede erişilebilir, bütünleştirilmiş ve fırsat eşitliğine dayalı bir eğitim sistemine ilişkin devlet yükümlülükleri 24. maddesinde tanımlanmaktadır. Madde ile engellilerin genel eğitim sistemi içinde, potansiyel ve yeteneklerinin gelişimi, topluma etkin katılımının sağlanması, Brail ve işaret dili yanında bireysel özgün destek düzenlemelerinin sağlandığı ve uygun personel istihdamının yapıldığı bir eğitim hizmeti için her türlü önlemi almakla devletler yükümlü kılınmaktadır.
Anayasamıza ve uluslararası sözleşmelere göre engelli yurttaşlarımızın belirlenen eğitim hakları ne yazık ki ülkemizde tam olarak geçerlilik sağlamamaktadır. Bu konuda yapılan araştırma verileri incelendiğinde engelli bireylerimizin eğitim hakkından mahrum bırakıldığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Verilere göre;
Avrupa Birliği ülkelerinde ilkokuldan sonra engelli bireylerin okulu bırakma oranı %25. Bu oran İsveç’te %11 iken, Türkiye’de %60’dır.
25-64 yaş arası çeşitli eğitim programlarına (yaşam boyu öğretim) katılım oranı engelli olmayan bireyler için %9,8 iken bu oran engelli bireyler için %6.9. Türkiye’de ise bu oranlar sırasıyla %4.1 ile 1.7’dir.
30-34 yaş arası engellilerin yükseköğrenimi tamamlama oranı AB’de %22,1 iken bu oran Türkiye’de 6,8 civarındadır.
Bu verilerden hareketle Engelli yurttaşlarımızın eğitime katılma sürecinde ciddi aksaklıkların olduğu görülmektedir. Bu sorunun giderilmesi tüm engelli yurttaşlarımızın eşit ve kamusal eğitim hizmetine ulaşabilmesi ile mümkündür.
KORONA SALGININDA ENGELLİLERİN EKONOMİK, SOSYAL, SAĞLIK VE EĞİTİM SORUNLARI ARTTI
Korona Salgını engellilerin sorunlarını daha da derinleştirip pekiştirdi. Süregelen hastalıkları nedeniyle engeli olanlar sağlığa erişimde çok ciddi sıkıntılarla karşılaştılar. Uzaktan eğitim konusunda engellilere yönelik düzenleme yapılmadığı için erişilebilirlik sorunu yaşandı. Eba’dan uzun süre engelli öğrenciler faydalanamadı.
Zaten istihdama katılımı çok düşük seviyede olan engelliler, salgın sürecinde işten çıkarmalardan da etkilendi. Her ne koşulda olursa olsun şirketlerden hiçbir engellinin işten çıkarılmaması konusunda çok sıkı tedbirler alınması gerekirdi. Düşünün ki engelli bir bireyin tekrar işe girebilme zorluğu diğer kesime göre kat kat fazladır. 8,5 milyon işsizimizin kapanan işyerleri ve işten çıkarmalarla 18 Milyona ulaştığı gözönüne alındığında, bir engellinin yeniden iş bulabilme ihtimali neredeyse sıfırdır.
Bu nedenle Korona Salgını sürecinde engellilerin ekonomik ihtiyaçlarının çok daha fazla arttığı gözönüne alınarak, sosyal desteklerin sağlanması gerekmektedir.
Salgına dair tedbirler kapsamında;
Engelli maaşı alanlar evde bakım desteği alan ya da çalışan çalışmayan tüm engelli ve ailelerine salgından dolayı 1000 lira sosyal desteğin ayrımsız verilmesi,
Malulen emekli olanlar, zaten çoğunlukla düşük aylık aldıklarından bayram ikramiyelerinin bu süreçte pozitif ayrımcılık yapılarak 1500 lira olarak ödenmesi,
Engellilerin sağlığa erişimi için aile hekimlerinin evinde kontrole gitmesi, hastaneye gidiş gelişleri için de engel durumları göz önünde bulundurularak ihtiyaç duyulduğunda araç desteği sağlanması
Engelli bireylere salgın sürecinde maruz kaldıkları yalnızlaşma nedeniyle psikolog desteği sağlanması gerekmektedir.
Salgına dair bu tedbirlerin dışında yapılması gerekenler ise;
5378 sayılı kanunun revize edilmesi gerekmektedir. Engellilerle ilgili uygulanmayan düzenlemelere dair yaptırımların artırılması uygulama zorunluluğunun getirilmesi gerekmektedir.
İşsiz kalan engellilerin Kamu’daki kota açığı bulunan birimlere atanması sağlanmalıdır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının fiziksel koşulları (merdiven, asansör, WC), yollar, binalar, toplumsal yaşam alanları engellilerin ihtiyaçlarına uygun şekilde düzenlenmelidir.
İş kanununa göre engelli istihdam kotalarına uymayan işyerlerinin kotaya uyması sağlanmalıdır.
İş yeri denetimleri sıklaştırılmalı, kurallara uymayanlar hakkında uygulanacak ceza ve yaptırımlar artırılmalıdır.
Engelli aylığı ve engelli bakım maaşı bağlanmasında aile geliri yerine engellinin bireysel geliri esas alınmalıdır.
Ortaöğretim kurumlarında engellilere dair farkındalık dersleri zorunlu ders olarak verilmelidir.
Engellilerin eğitimleri ve istihdamları için sürdürülebilir politikalar geliştirilmeli, engelli çocukların eğitime erişimi sağlanmalı ve mutlaka takip edilmelidir.
Engellilere yönelik her tür ayrımcı söylem ve uygulamaya dair cezalar artırılmalıdır.