Deprem, Doğa Ve Canlılar

Deprem, Doğa Ve Canlılar

    İnşaat Mühendisi Recep Tayyip Can Gökçe, Deprem, doğa ve canlılar üzerine bir açıklama yaptı. Doğal Afetler hayatımızın her anında fiziksel veya psikolojik olgulara sebep olabilir diyen Gökçe ;
“Doğal Afetler hayatımızın her anında karşılaşabileceğimiz fiziksel veya psikolojik olgulara sebep olabilir. Hatta Dünya üzerindeki bazı coğrafyalarda olağan şeyler haline gelmiş afetler vardır. Bunlardan biri de son günlerde sıklıkla karşılaştığımız, canlar alan, yaralar bırakan ve hatta zihnimizde büyük patlamalara yol açan Deprem! Bu yazı dizimde bir inşaat mühendisi, araştırmacı ve de sizler gibi toplumda yer alan herhangi bir birey olarak gözlemlerimi, alınması gereken bireysel ve toplumsal önlemleri siz değerli okurlarıma aktarmaya çalışacağım. Öncelikli olarak deprem nedir? Sorusunun yanıtını aktarırken devam eden yazılarımda; Ne gibi önlemler alınmalıdır?  Deprem anında ve sonrasında oluşabilecek senaryolar nelerdir? İnsan üzerinde fiziksel veya ruhsal ne gibi sonuçlar doğurabilir? Önüne geçmek için toplum olarak üzerimize düşen görevler nelerdir? Bina alırken veya yaparken-yaptırırken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? gibi soruların yanıtlarını bulacağız.”
   Deprem; toplum içerisinde farklı manalara yorulabilir, hatta geçmişte henüz bilim bu kadar  ilerlememişken dünyanın öküzün boynuzunun üzerinde bir küre olduğu kanısında olunduğu için öküzün başını sallaması şeklinde bile tanımlanmıştır. Ancak bilimsel  olarak ifade edecek olursak dünyanın katmanlar halinde olduğunu, bu katmanların en üstünde yer kabuğunun varlığını ve yer kabuğunun da katmanlarında biriken enerjinin bu kırılmalara yol açıp depreme depreme neden olduğunu söyleyebiliriz. Bu kırılmaların takibini elbette bugün şartlarında sismograflar yardımıyla yapabiliyoruz ve hatta nerelerde enerji biriktiğini de büyük olasılıklarla elde edebiliyoruz. Yalnız şiddetinin ve anının tahminini yapmak elbette güç diyebiliriz. Bunu sizlere şöyle açıklamak isterim. Örneğin elinize bir cam bardak alıp yere fırlattığınızı düşünün, nereye düşeceğini biliyoruz, kırılacağını da biliyoruz ancak kaç parçaya ayrılacağını bugünün şartlarında gözlemlemek çok güçtür. 
    Ne durumda yakalanacağımızı bilmediğimiz bu afete yaklaşırken en başta güvenliği oluşturmamız gerekir. Şu anda bütün toplumda binam çok eski, acaba sağlam mıdır? Depremi atlatabilir miyiz?  gibi soruların cevaplarını arama çabası olduğunu düşünüyorum. Hayır binanın eski olması o binanın çürük olduğu anlamını taşımaz. Yıllar geçtikçe yeni yönetmelikler yayınlanıyor. Tasarım kesitleri şartnamelerde artışlar gösterdi, düz donatılardan çıkıp nervürlü donatılar imal etmeye başladık, yönetmeliklerde en ince detaylar araştırılıp yeni oranlar belirlendi ve işçilik konusunda alınması gereken bir çok önlem detaylandırıldı. Sizin binanız da güvenli insanlar tarafından fazlaca detaylandırılıp güzel bir işçilikle imal edilmiş olabilir. Bunun net sonucuna ulaşmak için uzmanlardan yardım almanız gerekir. (Bu kısımda devlet ve vatandaş olarak yapılmasını düşündüğüm hareketleri daha sonra sizlerle paylaşacağım.)
    Tüm bunların sonucunda bizlere düşen şey kısaca “Geçmiş depremlerin istatistiklerini ve dönemin imkanlarına göre oluşturulan şartnamelerden dolayı sorunlu bulduğumuz eski yapıları testlerimize tabii tutarak doğal afetlerle aramızı açıp yeni gelecekler inşa etmektir.” Ve ek olarak dileğim şudur ki; olumsuzluklardan uzak, hayata dair sorumluluklarınızı koruyarak güzel günler geçiriniz…
 

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme