• Haberler
  • Eğitim
  • Eğitim Emekçilerinin Cebinden Ve Eğitim Çalışanının İtibarından Elinizi Çekin!

Eğitim Emekçilerinin Cebinden Ve Eğitim Çalışanının İtibarından Elinizi Çekin!

Eğitim Emekçilerinin Cebinden Ve Eğitim Çalışanının İtibarından Elinizi Çekin!

Korona salgını nedeniyle zor zamanlar yaşayan ülkemizde, ekonomik tablo emekçiler için daha da ağırlaşmıştır. Yevmiyeyle çalışanlara, hizmet sektöründe emek verenlere, 65 yaş üstü olduğu halde evini geçindirmek için çalışmak zorunda olanlara merhem olacak bir paket açıklamayan hükümet, biz eğitim emekçileri için de kabul edilemez hak gasplarına yol açmıştır.

Günler önce;    

"Ek ders, açık lise kursları, destekleme ve yetiştirme kursları dahil tüm kurslarda, İYEP ve diğer kalemlerde hak kayıpları oluşturulmamalı, hafta içi ya da hafta sonu ayrımı da ortadan kaldırılmalıdır.

Bakan Ziya Selçuk’un açıkladığı ücretli öğretmenlere ilişkin mevzuat açığının kapatılması Cumhurbaşkanlığı yetkisinde olup bu sorun da çözülmelidir” diyerek hükümeti ve bakanlığı uyarmıştık.

Ancak görünen o ki MEB de, hükümet de Korona belasını fırsata çevirmeye odaklıdır.

Daha bir kaç gün önce milyarlarca TL tutacak, arazileriyle Suudileri, yapım aşamasıyla yandaşları zengin edecek Kanal İstanbul projesi için ihale süreci başlatan; kendi lükslerinden ödün vermeyen, salgın var demeden rant çemberini hızla genişleten hükümet, iş emekçinin kıt kanaat geçindiği ücretlerine gelince üç maymunu oynamaktadır.

Eğitim-İş olarak hükümeti ve MEB'i bir kez daha uyarıyoruz:

Öğretmenlerin ek derslerinde tasarrufa gitmek çözüm değildir. Bu durum alacağı ek ders ile ay başını, taksitini, borcunu zor denkleştiren öğretmenleri pandeminin yarattığı psikolojik durumda daha zor duruma sokmaktır.

Alınan kararda çelişkiler ve hukuki sorunlar olduğu gibi toplumda derse girmeyen öğretmene ek ders mi ödenir algısı yaratılmaya çalışılması en büyük sorun ve mesleki onuru zedeleyen bir durumdur.

Öğretmenlerin alacakları ücretler; bedeller ödenerek yapılan uzun soluklu mücadeleler ile kazanılan sendikal hakların sonucudur. Ve asgari düzeydeki hiçbir demokraside, kazanılan haklar gasp edilemez!

Eğitim emekçilerinin sendikal mücadelelerinin sonucu olarak ve hükümet ile yapılan müzakerelerde öğretmenlerin başka taleplerden vazgeçerek kazandığı hakların bugün yetkililer tarafından topluma çarpıtılarak anlatılması salgın fırsatçılığından başka bir şey değildir.

Gelinen noktada masa başında alınan karar ile örneğin meslek dersi öğretmenlerimizin işletme faaliyetleri ödeme dışı bırakılmış böylece meslek dersi öğretmenlerimizin ek ders gelirleri adeta sıfırlanmıştır.

Daha geçen hafta mesleki ve teknik eğitim genel müdürlüğünce işletmeye gitmek isteyen çocuklarımız için yazı yayımlanmışken bugün işletmeye giden çocuklarımızın kontrolüne giden öğretmenler de angaryaya mahkum edilmek istenmektedir.

Kaldı ki okullarda eğitime 30 Nisan’a kadar ara verildi. Ek derslerle ilgili dün bakan imzası ile çıkan yazıya göre 1  Eylül 2020’ye kadar işletme eğitimleri iptal edildi. İşletme eğitimi meslek liselerinin vazgeçilmezi olup bütünlük içindedir.

Ayrıca engelli çocuklarımıza evde eğitim veren özellikle norm fazlası öğretmenlerimizin ek dersleri sıfırlanmış, birçoğunun durumu belirsizleştirilmiştir.

Ayrıca aynı yazı ile pansiyon nöbetleri, ders dışı eğitimler, destekleme ve yetiştirme kursları, engelli çocuklarımızın evde eğitimi ile destek odası eğitimi gibi eğitimin olmazsa olmazı çalışmalar 1 Eylül 2020 ye kadar iptal edildi. Bunun anlamı 1 Eylül 2020 ye kadar okulların açılmaması mıdır?

30 Nisan’a yakın bir dönemde yeni bir karar alınıp eğitim öğretim 1 Eylül’e kadar sona etmiştir denilip dünkü düzenlemeye göre az miktarda da olsa ek ders alacak az sayıdaki öğretmenlerimizin bu ücretleri de kesilirse şaşırmamak gerek.

Aynı şekilde BİLSEM’de proje yürüten öğretmenlerimiz gözardı edilmiştir.

Yani yapılan düzenleme, toplu sözleşmelere ve hukuka aykırı olduğu gibi adalet sağlamaktan da uzaktır. Yani devlet desteği olmadan işe gitmezse hayatını idame ettiremeyecek olan milyonlarca yoksul yurttaşına kuru kuru "Evde kal" diyen hükümet, öğretmenlere de "Ben senin haklarını tırpanlarken sessiz kal" demektedir.

Oysa bu topraklarda öğretmenlerin hak mücadelesine, TÖS destanına biraz olsun hakim olan her yetkili, öğretmenlerin haksızlık karşısında hiçbir zaman susmadığını bilmelidir.

Öğretmenlerin maruz kaldığı bu ekonomik kesintiler, hak gaspları yetmezmiş gibi hükümetin yeni angaryalar planladığı da ayyuka çıkmıştır.

Öğretmenlerin mülki amirlerce zorla "vefa desteği" adı altında pandemi riskinde alanlarının dışında görevlendirilmeleri görüşülmektedir. Bu haksız görevlendirmede öğretmenlerin sağlığını nasıl koruyacağı, daha sağlık emekçilerine bile yetmeyen maske, eldiven ve dezenfektanların öğretmenlere nasıl verileceği de bilinmemektedir.

Kendileri ve sevdikleri için pandemi korkusu yaşayan öğretmenlerin, hiçbir hukuki dayanağı olmayan bu zorla görevlendirmeye tabi tutulması kabul edilemez!

Bu konuda da hükümeti uyarıyoruz: Bunlar zorunlu görevlendirmeyle değil gönüllülükle yapılacak işlerdir. Bu görevlendirmeler hukuksuz olacaktır. Devletin hukuku çiğnediği bir yerde, yurttaşın adalete inancı kalmaz ve hukukun olmadığı bir yerde demokrasiden bahsedilemez.

Bu ve benzeri görevlendirmeler için "hayırseverliğiyle" meşhur Kızılay'ı, sadece ok attığı için iktidar partisinin elindeki belediyelerden yıllarca devasa ödenekler alan tanıdık vakıflarınızı kullanabilirsiniz!

Öğretmenlerin cebinden ve meslek itibarlarından elinizi çekin! Eğitim gelecektir ve öğretmen bu geleceğin mimarıdır. Gelecekten tasarruf olmaz.

Tasarrufa önce vazgeçemediği şatafattan, hiçbir acelesi olmayan rant projelerinizden başlayabilirsiniz.

Böyle bir salgın gündeminde sizin göreviniz, toplum can korkusu yaşadığı için sesini çıkaramıyorken rant ve gasp çemberini daha da genişletmek değil; yıllardır topladığınız vergilerin hakkını vererek, dar gelirli yurttaşlarınıza destek olmak, ülkedeki emekçilere biraz olsun nefes aldırmaktır.

Hatem DENKTAŞ

Eğitim İş Malatya Şube Başkanı

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme