En fazla kuraklık İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
En fazla kuraklık İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Ülkemizde 22 ilde tarımsal kuraklık yaşanıyor. Kuraklığa bağlı olarak geçen yılın buğday rekoltesine göre yaklaşık 2 milyon ton kayıp beklenmektedir. Geçen yıl 20 milyon 500 bin ton olan rekoltenin yüzde 9,75 azalarak 2021 yılında yaklaşık olarak 18 milyon 500 bin ton olması tahmin edilmektedir” dedi.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Türkiye Ziraat Odaları Birliği 2020-2021 Tarımsal Üretim Dönemi Kuraklık Risk Tahmin Raporu”nu açıkladı. "Tarımsal üretim her zaman kuraklık, aşırı yağış, dolu, don ve fırtına gibi doğal afetlere açıktır” diyen Bayraktar, “Tarlasını eken çiftçi, ürününü hasat edene kadar diken üstündedir. Hasat yapılmadan ve ürünler ambara konulmadan doğal afetleri atlattım diyemez. Hatta bazı kurutmalık ürünlerde afet, yerde serili ürüne de zarar vermektedir. İklim değişikliğinin etkisiyle son yıllarda afetler sık sık yaşanmakta bazı yıllar üretim sezonu boyunca da devam etmektedir” diyerek çiftçilerin nasıl zor şartlar altında üretim yaptığına dikkat çekti.
Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çiftçilerimizin yoğun emek vererek ürettikleri ürünler, her yıl olduğu gibi bu yıl da çeşitli afetlere maruz kalmış, kayıplar yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Bu kayıpların asgari düzeyde olması ve çiftçilerimizin afetlerden en az etkilenmesini sağlamak amacıyla her tarım yılının başından itibaren iklim koşulları ve bitki gelişimlerini Birliğimizce takip etmekteyiz.”
Bayraktar, tarımsal üretim döneminde özellikle aylık yağışlar ve bitki gelişimlerinin takip edildiğini, don ve kuraklık yaşanan il ve ilçelerdeki Ziraat Odalarıyla video konferans toplantılar düzenlendiğini ve illerde yaşanan durumu yerinde izleyip sonuçların TZOB tarafından kamuoyu ile paylaşıldığını söyledi.
“Kuraklık ve gıda güvencesi”
Dünya Tahıl Konseyi ve ABD Tarım Bakanlığı’ndan alınan 2020-2021 yılı verilerine göre buğday üretiminin 790 milyon ton, mısır üretiminin 1 milyar 200 milyon ton, arpa üretiminin 159 milyon ton, çeltik üretiminin 504 milyon ton ve soya üretiminin 363 milyon ton civarında olacağını belirten Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyada 2020-2021 döneminde tahıl arzında sıkıntı bulunmamaktadır. Pandemi sürecinde, gıda güvenliği endişesi, iklim değişikliği gibi nedenlerle ithalatçı ülkelerin fazla alım yapmaları, ihracatçı ülkelerin ise ihracatlarını kısıtlamaları, durdurmaları veya stoklarını artırmak istemeleri gibi nedenlerle talep yönünde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu durum fiyatlarda yukarı yönlü bir hareketlenmeye sebep olmaktadır.”
“Hasat sezonuna girdiğimiz bugünlerde ekiliş ve piyasa öngörülerini değerlendirmekte fayda vardır” diyen Bayraktar, tarımsal emtia fiyatının kasım ayından beri son sekiz yılın zirvesini gördüğünü hatırlatarak, “Bayramdan sonra buğday ve arpada müdahale alım fiyatlarının açıklanması beklenmektedir. Maliyetlerdeki ve girdi fiyatlarındaki artış, döviz kurundaki değişim, yurt dışı fiyatlarındaki hareketlilik, enflasyon, refah payı gibi nedenlerle TMO bu yıl çiftçilerimizi mağdur etmeyecek seviyede hububat fiyatını açıklamalıdır.
Buğday, ayçiçeği, soya, mısır gibi ithal etmek zorunda kaldığımız birçok ürün dikkate alındığında uluslararası piyasalarda yaşanan fiyat hareketlerinin ülkemiz piyasalarını doğrudan etkilediğini söyleyebiliriz. Buna kurdaki olası hareketlenme de eklenince ithal ettiğimiz ürünlerin maliyetleri iç piyasa fiyatlarını artıracaktır ve gıda enflasyon riski devam edecektir” dedi.
“Türkiye’de Kuraklık”
Üretim döneminin başladığı 1 Ekim 2020–30 Nisan 2021 döneminde ülkemizde yağışların 337,5 milimetre (mm) olduğuna ve normale oranla yüzde 23,6, geçen yıla oranla ise yüzde 18,6 azaldığına dikkati çeken Bayraktar, “Bu durum kış aylarının kurak geçmesine neden olmuş ve ekimi yapılan hububat, baklagiller ve bazı yem bitkileri ekilişlerinin gelişimini olumsuz etkilemiştir” dedi.
Şemsi Bayraktar, ülkemizde üretim döneminde yağışların geçen yıla göre İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 20,3, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 46,5, Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 31,5, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 27,5 ve Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 7,6 azalırken, Ege Bölgesi’nde yüzde 7,8 ve Marmara Bölgesi’nde yüzde 34,5 arttığını açıkladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sonbahar yağışları tüm bölgelerde uzun yıllar ortalamasından ve geçen yıldan düşük olurken, en fazla azalma yüzde 31 ile İç Anadolu Bölgesi’nde olmuştur. Ege ve Karadeniz bölgelerinde ise son 40 yılın en kurak sonbaharı yaşanmıştır. Marmara Bölgesi haricinde tüm bölgelerde kış mevsimi yağışları uzun yıllar ortalamalarına göre azalmıştır. Azalan yağışlar özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi’nin bazı illerinde ekilen tohumlarda yeterli çimlenme olmamış, çıkış yapan tohumlarda ise gelişme zayıflıkları meydana gelmiştir. Bu yıl üretim sezonunun başından itibaren yağışların yetersiz olması meteorolojik kuraklığa neden olmuştur. Gelinen son durum değerlendirildiğinde mayıs ayında ise bazı illerimizde tarımsal kuraklığa kadar ilerlediği görülmüştür.”
“Kuraklığa bağlı ekili alanlarda stres yaşandı”
Ülke genelinde aralık ayına kadar bitkinin ihtiyacı olan yağmur ve kar yağışlarının olmaması nedeniyle kuraklık seyrinin devam ettiğini ve ekili alanlarda stres yaşandığı açıklayan Şemsi Bayraktar, bölgelerin ve illerin tamamında Antalya ve İzmir hariç düşüşlerin kaydedildiğini belirtti.
Bayraktar şunları ifade etti:
“Ocak ayında yağışlar uzun yıllar ve geçen yıl yağışlarının üzerinde gerçekleşmiştir. Bu ayda yağışlarda uzun yıllara göre yüzde 43 ve geçen yıla göre yüzde 53 artış meydana gelmiştir. Tüm bölgelerde değişen oranlarda yağış artışı olmuştur. Diğer taraftan aralık ve ocak aylarında normallerin üzerindeki hava sıcaklıkları nedeniyle fenolojik gelişmenin zamanından önce olması ve şubat ayı ortaları ile mart ayının son haftalarında meydana gelen don, ülkemizin katma değeri yüksek önemli ihraç ürünlerinden olan tahıl, fındık, kayısı, üzüm, erik, kiraz ve badem gibi ürünlerde zarara neden olmuştur.
Şubat ayında yağış yetersiz oldu. Sadece Marmara Bölgesi’nde yağışlarda yüzde 4 artış görülmüş diğer tüm bölgelerde yağışlar normalin oldukça altında kalmıştır.
Mart ayında tekrar yağışlı bir sezon yaşanmış, birçok bölgede büyüme ve gelişme açısından kritik olan mart ayının yağışlı geçmesi yeterli rekolte umutlarının devamı açısından olumlu değerlendirilmiştir. Yağışlar tüm bölgelerde normallerin üzerinde gerçekleşirken sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde normalin yüzde 14 altında olmuştur. Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 63 artış, İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 52 artış, diğer bölgelerde ise yüzde 26 ile 34 arasında değişen artışlar kaydedilmiştir.”
“Mart ayında yeterli çıkışı sağlayamayan hububatta verim kaybı engellenememiştir”
Bayraktar, ülke genelinde ise mart ayı yağışlarında normaline göre yüzde 33, geçen yıla göre yüzde 9 artış olduğunu, ancak Muğla, Antalya ve Kırklareli’nin batı kesimleri, Afyon, Malatya, Hatay çevrelerinde yüzde 20’den fazla azalma görüldüğünü belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaşanılan tüm bu süreçlerin sonunda mart ayı yağışlarının ülke genelinde normallerin üzerinde olmasına rağmen ürün gelişimlerinin mart ayına kadar beklenen düzeye çıkmaması nedeniyle hububatta verim kaybı engellenememiştir.
Nisan ayında ise Türkiye geneli yağışlar normaline göre yüzde 48,1, önceki yıla yüzde 38,5 azalma göstermiştir. Marmara Bölgesi hariç tüm bölgelerde yağışlar azalırken bölgesel olarak en fazla azalma yüzde 88,2 ile Güneydoğu Anadolu’da yüzde 75,4 ile Doğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşmiştir. Karadeniz Bölgesi’nde ise normaline göre yüzde 17,7 ile en az azalma görülmüştür. Marmara Bölgesi’nde yağışlarda yüzde 17,6 artış olmuştur.”
“Kış yağışlarının yetersiz olması tarımsal kuraklığın yanı sıra hidrolojik kuraklığa sebep oldu”
Son yıllarda kış yağışlarının yetersiz olması ve bu yıl da sezonun başından itibaren ülke genelinde beklenen yağışların gelmemesi sonucu meteorolojik ve tarımsal kuraklığın yanı sıra hidrolojik kuraklığında yaşandığına dikkat çeken Bayraktar, hidrolojik kuraklıkla ilgili verileri şöyle aktardı:
“Hidrolojik kuraklık sonucu göller ve akarsularda kurumalar görülmüş, barajlarda su seviyeleri azalmış, yeraltı su seviyeleri gerilemiş zaman zaman içme suyu konusunda dahi endişeler oluşmuştur. Bu yıl yeterli sulama yapılamaması durumunda birçok üründe de verim kaybı yaşanabilecektir. Su yetersizliği ürün tercihlerini de etkilemektedir. Ege Bölgesi’nde pamuk yerine kuru şartlarda üretimi üretilebilen ayçiçeğine yönelme olmuştur.
Hidrolojik kuraklık sonucu sulu tarım alanları da riske girmiştir. Çiftçiler yağışın olmaması ve baraj su seviyesinin düşük olması nedeniyle hangi ürünü ekeceği konusunda kararsız kalmaktadır. Önümüzdeki aylarda yağışların yetersiz olması ve sulamanın yeterli düzeyde yapılamaması ile mısır, pamuk, şekerpancarı gibi çok su tüketilen ürünlerde de sorun yaşanabilecektir.”
“DSİ mecburi sulama konusunda çiftçiye destek olmalıdır”
Aydın’da DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından alınan karara göre ürünlere bir kereye mahsus su verileceğini hatırlatan Bayraktar, bu karar uygulanırsa pamuk, yem bitkisi ve meyvelik alanlarda çiftçileri ciddi sıkıntıların beklediğini ifade etti. DSİ’nin sulama konusunda çiftçiye destek olması gerektiğini vurguladı.
“En fazla kuraklık İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde”
Bayraktar, “Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2020 yılı verilerine göre, ülkemiz buğday üretiminin yaklaşık yüzde 20,7’sini ve arpa üretiminin yüzde 12,6’sını gerçekleştirmektedir” dedi ve bölgeler bazında kuraklık verilerini paylaştı:
“Güneydoğu Anadolu Bölgesi yağış düşüklüğünün en belirgin hissedildiği bölge olmuştur. Bölge, 1 Ekim 2020-30 Nisan 2021 döneminde toplam 310,6 mm yağış ile uzun yıllar ortalamasından ve geçtiğimiz yıldan düşük yağış almıştır. Nisan ayında bölgede 7,1 mm yağış kaydedilmiştir. Bu yağışta normaline göre yüzde 88,2, geçen yıla göre de yüzde 90,2 mm azalma olmuştur. Bayraktar, bu üretim sezonunun başından itibaren meteorolojik olarak kuraklık yaşandığını ve mayıs ayına gelindiğinde özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kuraklığın ‘tarımsal kuraklığa’ dönüştüğünü, bu nedenle bölgede mayıs ayı yağışlarının da bir etkisinin olmayacağını belirtti. Beklenilen yağışın kaydedilmediği bölgede buğday rekoltesinde düşüş beklenmektedir.
Bölge genelinde yağış azalması özellikle Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve Mardin'de etkili olmuş, kıraç şartlardaki buğday, arpa ve kırmızı mercimek kuraklıktan oldukça fazla etkilenmiştir. Diyarbakır'ın güney ilçelerinde mayıs ayında yağış gelse bile ürünlerin düzelme şansı yok denecek kadar azdır, kuzeydeki ilçelerde ise önemli bir rekolte kaybı görülmemektedir. Şanlıurfa’da buğday ekim alanlarının yüzde 80’i sulu şartlarda yapılmakta ve halen sulama devam etmektedir. Bölgedeki diğer illerde ise kuru şartlarda tarım yapılan arazilerde yüzde 20 ile 90 arasında kuraklık zararı beklenmektedir. Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Gaziantep, Siirt, Şırnak ve Kilis illerinde ise kuruda buğday rekoltesinde ortalama yüzde 40 kayıp beklenmektedir. Adıyaman ilinde ise uzun yıllar ortalamasının üzerinde yağış olduğu görülmektedir.
Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Mardin, Siirt, Şırnak ve Van gibi illerimizde sıcakların artmasıyla kurak arazilerde yağışlar yeterli gelmezse sıkıntı daha da artabilir. Bölgede buğdaylarda oluşabilecek rekolte kaybıyla buğdaydan elde edilen mamul madde ihracatında sıkıntı oluşturabilecek ve kuraklık buğday ithalatımızın artmasına neden olabilecektir.”
“Konya’da lodos yağışın etkisini azalttı”
Ülkemiz buğday üretiminin yaklaşık yüzde 32’si, arpa üretiminin yüzde 53’nü gerçekleştiren İç Anadolu Bölgesi 1 Ekim-30 Nisan döneminde 201,5 mm yağış aldığını belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Bölgedeki yağışlar normaline göre yüzde 30,7, bir önceki yıla göre yüzde 20,3 azalmıştır, ayrıca, bölgede barajların doluluk oranı yetersizdir” dedi. Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü:
“İç Anadolu Bölgesi’nde ekim ayı yağışları normallerine göre yüzde 59, kasım ayı yüzde 64,3, aralık ayıda ise yüzde 58,6 oranında azalma görülmüştür. Kasım, aralık aylarında da beklenen yağışların düşmemesi İç Anadolu Bölgesi’nde Konya, Aksaray ve Sivas illerinde ekilen tohumlarda yeknesak bir çıkış olmamış, bitki olması gerektiği düzeyin çok altında gelişim göstermiş ve çıkışlarda yetersizliklere neden olmuştur. Normaline göre ocak ayında yüzde 37, mart ayında yüzde 52 artan yağışlar kuraklık riskini azalmıştır. Ancak nisan ayında düşen yağışlarda yüzde 46,7 oranındaki azalma kuraklık riskinin devam ettiğini göstermektedir. İç Anadolu Bölgesi hububat rekoltesinde kesin tespit için mayıs ayı yağışları belirleyici olacaktır. Nisan ayı sonu itibariyle Konya’da buğday rekoltesinde yüzde 25, Sivas ve Aksaray illerinde yüzde 20 kayıp beklenmektedir.
İç Anadolu Bölgemizde bu yıl yaşanan diğer önemli bir sorun ise Konya’da lodosun nisan ayında gerçekleşen yağışların etkisini azaltması olmuştur. Nisan ayında yağışlar yağmur şeklinde olmasına rağmen aşırı sıcak rüzgâr, toprak yüzeyini kurutmuştur. Ayrıca rüzgârla gelen çöl tozları bitkilerin üzerini kaplamıştır. Lodos toprağın nemini düşürmüş, mevcut karların hızla erimesine neden olmuş ve karın faydasını azaltmıştır.
Yağışsız geçen sonbahar ve aralık ayının ardından ocak ayında 53 mm, şubat ayında ise sadece 12 mm yağış, mart ayında 60 mm yağış ve nisan ayında 27,6 mm yağış kaydedilmiştir. Böylelikle yağışların aylara dağılımı oldukça düzensiz olmakla birlikte, mart ve nisan ayının nispeten yağışlı geçmesi kuraklığın belirli ölçüde telafi edilebilme imkânını ortaya çıkarmıştır. Toprakta önemli bir nem rezervi olmadığı dikkate alındığında, bütün bölgelerde mayıs ayı yağışlarının etkili olacağı ve rekoltede düşüş olacağı beklenmektedir.”
“Ege bölgesinde barajlar alarm veriyor”
“Buğday üretiminin yüzde 8,5’ni arpa üretiminin yüzde 9,9’nu gerçekleştiren Ege Bölgesi’nde bahar yağışları yeterli gibi gözükse de barajlardaki su yetersizliği tarımsal sulama açısından tehlikeli boyuttadır. Denizli ise istisnai olarak yağış düşüşünün en belirgin hissedildiği il olmuştur” diyen Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mart ayında 82 mm yağış alan bölge nisan ayında 36,1 mm yağış almıştır. Ege Bölgesi’nde yağış bir önceki yıla göre yüzde 9,4 artmıştır. Bölgede buğday rekoltesi kritik önemini korumakla birlikte, uzun yıllar ortalaması düzeyinde rekolte beklenmektedir.
Buğday üretiminin yüzde 13,8’ni, arpa üretiminin yüzde 3,9’nu gerçekleştiren Marmara Bölgesi, toplamda 509,7 mm ile uzun yıllar ortalamasında yağış almıştır. Geçen yıla göre ise yüzde 34,5 artmıştır.
Marmara Bölgesi’nde nisan ayı sonu itibariyle hububatta genel olarak kuraklık yaşanmamaktadır. Ancak bazı köylerde sıkıntılar söz konusu olmakla birlikte önümüzdeki günlerde yağış beklentisi gerçekleşirse hiçbir sıkıntı yaşanmayacaktır. Bazı alanlarda kök çürüklüğü, pas ve yaprak bitinden dolayı sorunlar yaşanmaktadır. Bu yıl Marmara Bölgesi’nde ekim alanlarında artış görülmüştür.
Buğday üretiminin yüzde 8,7’ni, arpa üretiminin yüzde 6,7’ni gerçekleştiren Karadeniz Bölgesi bu yıl toplamda 359,7 mm yağış aldı. Bölgede uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 21,4, geçen yıla göre ise yüzde 7,6 yağışta azalma meydana geldi. Nisan ayında 48,8 mm olan yağış geçen yıla göre yüzde 13 artmıştır. Yağış yönünden bir sorun gözükmemekte ve hububatta kuraklık riski yaşanmamaktadır.
Buğday üretiminin yüzde 11’ni, arpa üretiminin yüzde 5,3’nü gerçekleştiren Akdeniz Bölgesi de önceki yıla göre yağış miktarı azalan bölgeler arasındadır. Toplamda aldığı 408 mm yağışla, uzun yıllar ve geçen yılın altında yağış gerçekleşmiştir. Kaydedilen yağışlar normale göre yüzde 53,3, bir önceki yıla göre ise yüzde 44 azalmıştır. Yüksek kesimlerde havaların serin gitmesi nedeniyle nisan ayı sonu itibariyle buğday rekoltesi geçen yılın seviyesinde beklenmektedir. Mayıs ayında kaydedilecek yağışlar bitki gelişimi için olumlu olacaktır.”
“Doğu Anadolu Bölgesi’nde mayıs ayı yağışları yetersiz olursa hububatta rekolte düşüklüğü kaçınılmaz”
Buğday üretiminin yüzde 5,8’ni, arpa üretiminin yüzde 8,6’sını gerçekleştiren Doğu Anadolu Bölgesinin yağış düşüklüğü tespit edilen bölgeler arasında yer aldığına dikkat çeken Şemsi Bayraktar, bölgenin toplamda aldığı 278 mm’lik yağışın uzun yıllardan ve geçtiğimiz üretim yılından daha düşük olduğunu vurguladı.
Bayraktar sözlerine şöyle sürdürdü:
“Doğu Anadolu Bölgesi ekim ayında hemen hemen hiç yağış almamıştır. Bölgede ekim ayı yağışları normallerine göre yüzde 91, kasım ayında yüzde 55, aralık ayında ise yüzde 36,6 oranında azalma görülmüştür. Normal yıllara göre ocak ayında yüzde 38, mart ayında yüzde 34 oranında artan yağışlar kuraklık riskini azaltsa da nisan ayında yağışlarda yüzde 75,4 oranındaki azalma ile kuraklık riskinin artarak devam ettiği görülmektedir.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde hububatta kesin rekolte tespiti için mayıs ve haziran ayı yağışları belirleyici olacaktır. Yağış azalması özellikle Erzurum’da daha belirgin hissedilmiştir. Bununla birlikte, mart ayında 66 mm olan yağış, nisan ayında 18,5 mm’ye düşmüştür. Mayıs ayı yağışları nisan ayı gibi yetersiz olursa hububatta rekolte düşüklüğü kaçınılmazdır.
Nisan ayı sonu itibariyle buğday rekoltesinde Elâzığ, Erzincan ve Tunceli illerinde yüzde 40, Malatya ve Van illerinde yüzde 30, Erzurum’da ise yüzde 20 verim kaybı beklenmektedir. Doğu Anadolu’da kuraklık yem bitkileri ve meraları etkileyecek, hayvansal üretimin düşmesine de neden olacaktır.”
Kurak geçen nisan ayının ardından mayıs ayının ilk haftasında beklenen yağışın düşmediğini belirten Bayraktar, “Önümüzdeki süreçte kaydedilecek yağışların özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hububat ve mercimek üretimine faydası olmayacaktır” dedi.
Ekim ayından buyana gerçekleşen yağışlar ve Ziraat Odalarından alınan bilgiler sonucunda nisan ayı sonu itibariyle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi’nin bazı illeri olmak üzere toplam 22 ilde tarımsal kuraklık yaşandığını vurgulayan Bayraktar, kışlık ekilişlerde verim kaybı beklendiğini ifade etti.
“Buğday rekoltesi 2 milyon kayıpla 18 milyon 500 bin”
Bayraktar, “Ülkemiz buğday üretiminin yaklaşık yüzde 22’si sulu şartlarda, yüzde 78’i tamamen iklim ve yağışlara bağlı olarak kurak şartlarda yapılmaktadır. Temennimiz çiftçilerimizin emeklerinin zayi olmamasıdır. İki milyon hektar ekilmeden bekleyen arazilerimizi üretime kazandırmak, ölçekten uzak arazi yapısına sahip çiftçinin maliyet ve verimliliğini yönetmek için üretim sürecine dokunmak şarttır. Sadece alım garantisi vermek yapısal sorunları çözmez. Sonuç olarak nisan ayı sonu itibariyle geçen yıl 20 milyon 500 bin ton olan rekoltenin yüzde 9,75 oranında azalarak 2021 yılında yaklaşık olarak 18 milyon 500 bin ton olması tahmin edilmektedir” dedi.
“Kuraklıktan etkilenen üreticilere yönelik alınabilecek çözüm önerileri”
Bayraktar, kuraklıktan etkilenen ve üreticilere yönelik alınabilecek çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Kuraklık yaşayan üreticiler kuru tarım yapmaları nedeniyle sulama yapmak durumunda kalmış, elektrik ve sulama maliyetleri artmıştır. Elektrikle sulama yapan çiftçilerimizin elektrikleri borçlarından dolayı kesilmemeli ve sulama ücretleri ile elektrik fiyatlarında indirime gidilmeli, tarımsal abone grubunda elektrikte uygulanmakta olan yüzde 18 KDV yüzde 1’e indirilmelidir.
Elektrik ve sulama borçları nedeniyle desteklere bloke konulmasına son verilmelidir.
Üreticilerimizin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası’na olan kredi borçları uzun vadeli faizsiz ertelenmelidir.
Ülke genelinde artan faiz oranları çiftçilerimizi etkilemiş, tarımsal kredi faiz oranları artmış, dolayısıyla devlet destekli kredi kullanımında da faiz artmıştır. Kuraklık yaşayan çiftçilere düşük faizli kredi kullandırılmalıdır.
Üreticilerimizin BAĞ-KUR prim borçları uzun vadeyle faizsiz ertelenmeli ve yüksek olan BAĞ-KUR primleri düşürülmelidir.
Son yıllarda yeterli gelir elde edemeyen çoğu üretici primlerin de yüksek olması nedeniyle TARSİM sigortasını yaptıramamıştır. Bu nedenle sigorta primleri düşürülmelidir.
Basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı ve verilen destek artırılmalıdır.
Yeni gölet ve baraj yatırımları başlatılmalı ve devam edenler biran önce tamamlanmalıdır.
Yer altı sularımızın bilinçsizce ve aşırı bir şekilde tüketilmesi önlenmelidir.
AR-GE çalışmalarına gerekli destek verilmeli, kurak şartlara uygun çeşitlerin ve su tasarrufuna yönelik tekniklerin geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Güneydoğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesi, Doğu Anadolu Projesi gibi büyük sulama yatırımlarını içeren projeler biran önce tamamlanmalıdır.
Acilen eski ve atıl vaziyette olan sulama sistemleri yenilenmeli, kapalı sistemlere geçilmelidir.”