Gösteriş!

Gösteriş!

Bu konu, bir çok spor psikoloğu tarafından ele alınmış ve çok konuşulmasa bile herkes tarafından bakılan ama görülemeyen bir konudur.
Bu konu antrenörlerin kendilerini sorgulaması gerektiğini de bana göstermiştir. Canlı canlı izlemeye fırsat bulduğum birçok müsabakada maalesef yaşanan şeyler beni fazlasıyla üzdü.
Sırf gösteriş olsun diye antrenörlük yapan bir kişi, futboldaki devre arasında ya da verilen bir su molasında dahi derse atlıyor. Kısa süreye sığdırması mümkün olan ne kadar eleştiri, tavsiye, gözlem ve bilgi varsa  ardı ardına sıralıyor.
Böyle tipte antrenörlük yapan bir kişi, iyi bir antrenörlüğün şunları içerdiğine inanıyor olmalı:
1-    Mümkün olan her saniye aktif olarak sözlü iletişim içinde olmak, 
2-    Hakem, oyuncuları sahaya geri çağırmadan ya da oyuncuların su molası sona ermeden önce ne kadar eleştiri, ne kadar talimat verebilmek mümkünse vermek, 
3-    Bağırarak, el kol hareketleri yapıp yumruk sallayarak oyuncuları havaya sokmaya çalışmak... 
Bu tavırla sahada yer alan antrenörler oyuncularını olabildiğince sık, yüksek sesle ve hırslı bir tavırla eleştirir.
Bir önceki oyunla ya da oyuncunun genel performansı ile ilgili aşırı derecede memnuniyetsizlik belirtecek şekilde oyuncuyu yanına çağırır, oyuncunun suratına bağırır ve elini kolunu sağa sola savurur.
Bu tip antrenörler sadece oyuncunun değil, takımın geri kalanının hatta oyuncunun tribünde bulunan tanıdıklarının ve sahadaki diğer taraftarların da bu aşağılamayı hissetmesine yol açar. Bu kaçınılmaz bir gerçektir.. 
Gerçekten ‘’antrenörlük’’ yapıyor gibi görünür. Çoğunlukla terlidir, gergindir, agresif bir şekilde el çırpar ve otoriter el-kol hareketleri kullanır.
Ancak toplumumuzda, bu tür antrenörlük anlayışının yaygın ve geçerli olması çok üzücü. Bu tasvirlere uyan kişilerin hemen akla gelmesi de sorunun ne kadar büyük olduğunu gösterir.
Gösterişe kaçan bu tipte antrenörlük yapan kişileri yerden yere vurmadan önce, kabul edelim ki ben de dahil olmak üzere hepimiz zaman zaman bir dereceye kadar öyle davrandık.
Bu kişilerin bakış açısına göre, düşüncelerini olabildiğince sık, tutkulu ve gayretli şekilde etrafa yaymayan hiçbir antrenör işini yapıyor sayılmaz.
Ancak bu böyle değil. Bu tarz antrenörler aslında kendi verimlerini düşürmekteler.
Gösterişe kaçarak antrenörlük yapan birini hemen o anda durdurup ‘’Oyuncunuzu bu kadar şiddetli eleştirmekle neyi başarmayı umuyorsunuz?’’ diye sorsanız antrenör muhtemelen: ‘’Bu sertlik onları sevdiğim için.’’ Ya da ‘’Hatalarından ders çıkarmaları için onlara ulaşmamın tek yolu bu.’’ Ya da ‘’Defalarca onu uyardım ama beni dinlemiyor.’’ Diyecektir.
Buradaki asıl amaç, ‘’Bu benim suçum değil, oyuncu beni dinlemiyor ve benim ona yapmasını söylediğim şeyi yapmıyor.’’ Demektir.

Size soruyorum:
Bu durumdaki oyuncu siz olsaydınız nasıl hissederdiniz?

NOT: Zorla yedirmek beslemez, bağırarak iletişim kurulmaz, aşağılama ilham vermez... 

Saygılarımla... 

ANTRENÖR 
MEHMET ALİ LÜLE
 

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme