Nagehan Alçı'ya Türk Hukuk Enstitüsü Derneği Şube Başkanı Gök'den Suç Duyurusu
Nagehan Alçı'ya Türk Hukuk Enstitüsü Derneği Şube Başkanı Gök'den Suç Duyurusu
MALATYA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
ŞİKÂYET EDEN : TÜRK HUKUK ENSTİTÜSÜ DERNEĞİ
MALATYA ŞUBE BAŞKANLIĞI
Adına AV. BURAK GÖK
ŞÜPHELİLER : NAGEHAN ALÇI
SUÇ KONUSU : TCK 301, TCK 216, TCK 218
SUÇ YERİ : İstanbul Habertürk Stüdyoları ve yayın sebebi ile ülke geneli
SUÇ TARİHİ : 27.09.2019 tarihi saat 23.00 dolayları
AÇIKLAMALAR :
SUÇA KONU OLAY:
27.09.2019 tarihli HABER TÜRK kanalında, HÜLYA KÖKENEK tarafından hazırlanan ve yönetilen, ENİNE BOYUNA programında Nagehan ALÇI, saat 23.00 dolaylarında söz alarak : “ ... devlet şayet KATİL devlet ise ona sonuna kadar KATİL DEVLET denir. .... TÜRKİYE KATİL DEVLETE SAHİPTİ. BU ÜLKEDE 17 YILLIK FAİLİ MEÇHUL VARDIR. ... DEVLET BAL GİBİ KATİL DEVLETTİR. Ben bu ülkenin gerçeklerini anlatıyorum. 17.000 faili meçhul ailelerine karşı çıkın ve bu devlet her zaman kutsaldı! Kimseye zarar vermedi! bu devlet için ölün deyin! 90’larda 17.000 faili meçhul üretmiş bir sistemden bahsediyorum. O zaman kusura bakmayın, devlet düşmanlığı falan yapan yok.” diyerek sözlerine devam etmiştir.
Ersan Şen’in TCK 301 uyarınca Nagehan ALÇININ sözlerinin suç oluşturduğunu ihtar etmesine rağmen NAGEHAN ALÇI “Açın dünyayı öğrenin o zaman, devlet katilse 17.000 kişiyi…. Ben 90’ların Türkiye devletine hitap ediyorum. Bu ülkede bizi izleyen milyonlarca KÜRT vatandaşı var.’’ Diyerek karşılık verdiği sırada konuşmacılar söz alarak kendisini Kürt Türk ayrımı yapmaması konusunda uyarmıştır. Ancak NAGEHAN ALÇI “Bal gibi yapıyoruz.’’ Diyerek karşılık vermiştir.
Programın ilerleyen saatlerinde ise Nagehan ALÇI sözleriyle TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ AŞAĞILAMAYA şu şekilde devam etmiştir. “... Şunu hatırlatmak lazım: ...devlet KATİL BİR DEVLETTİR. Onca korkunç uygulamayı SAHNEYE KOYAN maalesef bu ülkenin DEVLETİYDİ, Bu MİLLETİN DEVLETİYDİ, 90’larda ki on binlerce faili meçhulün SORUMLUSU da BU DEVLETTİR.’’ Diyerek devlete karşı kin ve nefret duygularını dile getirmiş ve devleti aşağılayan ifadelerde bulunmuştur.
SÖZ KONUSU YAYINDA KULLANILAN “KATİL DEVLET” VE DİĞER BEYANLAR DÜŞÜNCE VE FİKİR HÜRRİYETİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ.
Türkiye Cumhuriyeti’ne yöneltilen “katil devlet” ithamı, devletimizi sözde ermeni soykırımın varlığını kabule ve milletimizi bu sözde soykırımın faili olarak göstermeye çalışan, zorlayan dış mihrakların ve yerli işbirlikçilerinin sık kullandıkları bir ifadedir.
Nagehan Alçı elbette bunu iyi bilmektedirler. Şüpheli, 90lı yıllarda 17 bin faili meçhul cinayet işlendiğini dile getirmiş, buna itiraz edilince “Bu ülkede bizi izleyen milyonlarca KÜRT vatandaşı var.” demek sureti ile faili meçhul cinayetlerin devlet eli ile yine etnik temelli işlendiğini açıkça ifade etmiştir. Bu sebeple “KATİL DEVLET” sözünü tekrar tekrar söylemiştir.
ŞüpheliDevlet ve milletimize “ soykırım” gibi iğrenç ve kabul edilemez bir yafta yapıştırmaya çalışan dış güçler ve beslemeleri olanTerör örgütlerinin dilini kullanmaktadır.
Bu sözde gazeteci, Türk Milletinin binlerce yıldır tarih sahnesinde yer almasını sağlayan devlet anlayışımıza karşı “ devletin kutsal olmadığını” sık sık dile getirerek, aslında Türk milletine karşı olan düşmanca tavrını da ortaya koymaktadır. Bu kişi ve arkasındaki güçler, Türk devletinin yıkılması veya itibarsızlaşması durumunda, Türk Milletinin birlik ve beraberliğinin bozulacağı ve tarih sahnesinden çekileceğini tasavvur etmekte ve rüyasını görmektedirler. Bu düşmanca tavır içinde söylenen sözler düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
Zira Türk Devleti hiçbir zaman katil olmamıştır.
İslamiyet’in kabulünden önceki kadim dönemden başlamak üzere, Türk devletlerinde, “hukukun üstünlüğü” ilkesi, çok temel bir yaklaşımdır. Bu bağlamda, eski Türk devletlerinin temel düzenlemesi, “Töre”dir. Örf ve adet hukuku olan Türk Töresi’nin anlamı çok geniş olmakla birlikte Töre, devletin kuruluş ve işleyiş düzenini ifade eder.
“İl (Devlet) gider, töre kalır.”, “Her şey kalksa, töre kalkmaz.”, “Töre konuşursa Han susar.” gibi sözler, Töre’nin anlamını ve değerini göstermesi bakımından önemlidir. İl (Devlet) ve Töre, sıklıkla beraber kullanılmıştır. Töre yalnız devlet hayatını değil, insan hayatını da düzenmiştir. Bu sebeple toplumun esası olarak kabul edilmiştir. Bir başka deyişle Töre, Türk sosyal hayatını düzenleyen, mecburi kurallar bütünüydü. Töre’nin bir adı da “yol”du ve herkes bu yoldan gitmek zorundaydı. Yoldan ayrılan yanılmış olur, felakete uğrardı. Her şeyin ölçüsü Töre’de aranır ve bulunurdu. Hakanın icraatları, töreyle sınırlandırılmıştır ki bu da Türk devlet geleneğindeki “hukukun üstünlüğü” vasfını ortaya koymaktadır.
Türk Töresi, Türk devlet geleneğinin temelini de teşkil etmektedir. Bu geleneğin kesintisiz bir şekilde devam ettiği bilinmekte ve Türkler, yeryüzünde kendi geleneğine sahip az sayıda milletten biri olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple Türklerde Devlet, “hukukun üstünlüğü ”nü hayata geçiren ve sosyal düzeni tesis eden yönüyle kutsal kabul edilmiştir. Dolayısı ile sözde gazeteci aydın rolleri ile Türk devletine dil uzatmak kimsenin haddi değildir. Ve kanunlarımızda buna müsaade etmemektedir. Bütün bu nedenler ile işbu suç duyurusunda bulunma gereği doğmuştur.
SÖZ KONUSU YAYIN YOLU İLE YAPILAN İFADE / EYLEMLERİN HER BİRİ TÜRK CEZA KANUNA GÖREAYRI BİRER SUÇTUR.
1- 27.09.2019 tarihli HABER TÜRK kanalında yayınlanan ENİNE BOYUNA programında şüpheli,Türk Ceza Kanunu 301. Maddesine göre suç işlemiştir. T.C.K 301 maddesi “(1)Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” Hükmüne yer vermiştir.
“Katil Devlet” İfadesi hukuk ve mantık tarafından korunması mümkün olmayan ya büyük bir cahilliğin ya da bir düşmanca kastın ürünü olabilir.
Tüzel kişiler, gerçek kişilerin bir araya gelerek yeni ve kendisini ortaya çıkaran gerçek kişilerden farklı bir kişiliğe sahip olduğu kabul edilen hukuk kişisidirler. Gerçek kişiler ile tüzel kişiler arasındaki en temel fark, tüzel kişilerin ceza-i ehliyeti yoktur. Ancak tüzel kişi yöneticisi olan gerçek kişilerin ceza-i ehliyeti vardır. Bu sebeple bir tüzel kişi olan devlet için “katil” nitelemesi yapılamaz. Şüphelininbu hususları bilmemesi, yaptığı iş ve hayatın olağan akışı içinde, mümkün değildir. Aksi bir durum, şüpheli Nagehan Alçı’nın cezaî ehliyetini de sorgulanır bir mahiyet arz eder. Bu çerçevede, İfadelerin ısrarla tekrarladığı, bu ifadelerin bilerek ve isteyerek yani kasten beyan edildiği anlaşılmaktadır. Kasten yapılan bu irade beyanının dayanağı olarak da faili meçhul cinayetlerin sayısı gösterilmektedir. Telaffuz edilen 17.000 rakamının yanında, bu konuda pek çok rakam ortaya atılmış olup bu rakamların hiçbiri herhangi bir belgeye dayanmamaktadır. Ve sadece terör örgütü tarafından dile getirilen rakamlar olduğu kamuoyunun da malumudur. Dolayısıyla bu bilgi, daha çok “bir algı yaratma” niteliği taşımaktadır. Bu durumun da yine mesleği gereği şüphelitarafından bilinmemesi söz konusu olamaz. Bu beyanların terör örgütlerinin dili ile paralellik taşıdığı gerçeği de dikkate alındığında, söz konusu ifadelerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aşağılama ve itibarsızlaştırmakastı ile yapılmış açıklamalar olduğu anlaşılmaktadır.Zira, Ersan Şen tarafından uyarıldığı halde şüpheli Nagehan Alçı program boyunca Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılamaya devam etmiştir. Suç birden fazla kez tekrarlanmış ve her defasında dozajı artmıştır. Her ne kadar Ersan Şen şüpheliyi defalarca uyarmışsa da şüpheli bilerek ve isteyerek suç işlemeye devam etmiştir. Tüm bunların üzerine konuşmacılar “devletin katil olamayacağını” “böyle bir suç isnadının devlete karşı ileri sürülemeyeceğini” ifade etmiş olsalar da şüpheli Nagehan Alçı resmen kin ve nefret dolu söylemlerine devam etmek için bu uyarıları da dikkate almamıştır. Ve amacı doğrultusunda suç işlemeye devam etmiştir.
2-Yine aynı televizyon programında Türk Ceza Kanunun 216.ve 218. Maddeleride ihlal edilmiştir. TCK 216. MADDESİNDE ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama başlığı altında düzenlenmiştir. Kanunda açıkça: Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ Hükmü yer almaktadır.
Şüpheli yine konuşması sırasında “Açın dünyayı öğrenin o zaman, devlet katilse 17.000 kişiyi”…. “Ben 90’ların Türkiye devletine hitap ediyorum”. “Bu ülkede bizi izleyen milyonlarca KÜRT vatandaşı var.” şeklinde ifadelere yer vermiş bunun üzerine diğer konuşmacılar tarafından bu kez de “Kürt-Türk ayrımı” yapılmaması gerektiği konusunda uyarılmış, buna rağmen Kürt seyircilerine hitaben, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onları sistematik ve bilinçli bir şekilde 90’larda öldürdüğünü” beyan etmiştir. Bu sözlerinT.CK.216 maddesine göre suç oluşturduğu açıkça ortadadır.
Demokrasilerde kamu düzeni bizzat devletin kendisi tarafından korunur. Günümüz özgürlükçü demokrasilerinde, istisnaları dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır. Ne var ki; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelten, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.
İfade özgürlüğünün sınırlanması ile ilişkili olarak bir düzenlemenin getirilmesi, özellikle de kamu barışının korunmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. İfade özgürlüğü, kamu barışı şeklindeki hukuksal değerin korunması amacıyla sınırlamaya maruz kalmaktadır. Korunan hukuksal değerin kamu barışı olduğu, maddenin TCK’de düzenlendiği bölüm başlığı dikkate alındığında da varılabilecek bir sonuçtur. Suç konusu olayda artık “düşünce özgürlüğü” ya da “ifade özgürlüğü” yada “basın özgürlüğü” gibi temel hakların arkasına saklanma şansı kalmamıştır.
Bir suçun işlenmesiyle suçun konusunun zarara uğratılması ya da tehlikeye maruz kalması açısından suçlar, zarar suçları veya tehlike suçları olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Dikkat edilirse, tahrik ile kamu güvenliğinin gerçekten bozulmuş olması değil de, kamu güvenliğinin bozulması konusunda bir tehlikenin ortaya çıkması yeterlidir. Buradaki gibi fiilin işlenmesiyle tamamlanan, ayrıca bir neticenin aranmadığı suçlar zarar suçu olarak değerlendirilemez, tehlike suçudur maddi ve manevi unsurları tamamlanmakla, işlenmiş olduğu sabittir.
Ayrıca dikkat edilmelidir ki, gerek basının haber verme hakkının, gerekse eleştiri hakkının sınırlarının kasten aşılması md. 216’daki suçu oluşturacağı gibi, TCK’nin 218. maddesinde, bu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi, cezayı arttıran bir nitelikli unsur olarak düzenlenmektedir.
SONUÇ OLARAK;
Kamuoyu vicdanın da FETÖ/PDY gibi terör örgütleri yönünden kirli olan Şüpheli, bilinçli şekilde Türk devletine karşı, milli hassasiyet ve çıkarlarımıza karşı algı oluşturma çabasındadır. Şüpheli “düşünce ve ifade özgürlüğü” kavramlarına sığınarak Devlet ve millet düşmanlığını alışkanlık haline getirmiştir.
Nagehan ALÇI “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 90’lı yıllarda ülkemizin saygın vatandaşları olan bir etnik grubu sistematik ve bilinçli şekilde öldürdüğü ve bunun üstünü bilerek kapattığını” ima bile değil, açıkça söyleyerek, yine Türkiye Cumhuriyeti Devletine ‘ KATİL DEVLET’ demek suretiyle, hem TCK 301 hem de TCK 216 ve nihayet TCK 218 maddelerini aleni şekilde ihlal etmiştir.
“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden” eden bu sözler cezasız kalamaz.
Bu sebepler ile şüpheli hakkında soruşturma ve sonucunda kovuşturma yapılması ve nihayetinde hak ettiği cezaya çarptırılması için suç duyurusunda bulunulması gereği doğmuştur.
TÜRK HUKUK ENSTİTÜSÜ DERNEĞİ
MALATYA ŞUBE BAŞKANLIĞI
Adına AV. BURAK GÖK