Sivas Deprem Risk Durumu

''Sivas il merkezi tam bir şeytan üçgeni denebilecek bir konumda ''

Sivas il merkezi tam bir  şeytan üçgeni denebilecek  bir  konumda olup, en yakın fay ve  kırık segmentlerişöyledir ;
-    Kuzey Almus                       70 km
-    Kuzeydoğu            Koyulhisar  /Reşadiye 80 KM
-    KuzeybatıArpacıkaraçay           89 km
-    Batı                        Kalın23 km      Yıldızeli 39 km
-    Doğu                      Erzincan                               200 km
-    Güney                 Ulaş 37 km
-    Güneydoğu         Beypınarı58 km Kemaliye 126 km
-    Güneybatı Gemerek                  101 km 

         Sivas tarihsel vealetsel dönemde birçok depreme dolaylı olarak maruz kaldı, can ve mal kayıpları yaşandı…
1929  Sivas’ın Suşehri ilçesinde 6.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi, 64 kişi öldü, 72’den fazla kişi ise yaralandı.

       Sivas il merkezine yaklaşık 200 km uzakta bulunan 7.9 büyüklük ve  32.962 can kaybına yol açan 1939 Erzincan depremi Türkiye’de enbüyük deprem unvanını korumaktadır.
1940 tarihinde dönemin Sivas valisi Akif Eyidoğan tarafından hükümete yollanan rapor kayıtları vardır.
Bu rapora göre depremden; 
Sivas merkez, Koyulhisar, Suşehri, Zara, Hafik ilçeleri ile bunlara bağlı 12 nahiye ve 366 köy etkilenmiştir. Bütün İl sınırları içinde 12.349 bina yıkılmış, 8.265 bina da hasara uğramıştır. Ayrıca 41 okul ve 45 resmi bina kullanılamaz derecede hasar görmüştür. Depremde 4.310 kadın, 3.722 erkek olmak üzere toplam 8.032 kişi hayatını kaybetmiştir. 1.460 kişi de yaralı olarak kurtulmuştur.
Anadolu bloğu sadece büyük fay zonları boyunca değil, aynı zamanda plaka sınırlarından uzaktaki dağılmış kabuksal deformasyon zonu boyunca iç deformasyona uğramaktadır. Ana faylar boyunca gelişen doğrultu atım, üst kabuğu oldukça karmaşık bir şekilde parçalara ayıran “ayrılma” (splay) faylarını da oluşturmakta ve bu ayrılma fayları arasında kalan küçük bloklar içerisinde karmaşık bir iç deformasyon gelişmekte ve bloklar saatin tersi yönünde bir dönüş göstermektedir…
Yapılan kinematik analiz çalışmaları, bölgenin halen aktif olarak KB-GD yönlü sıkışma ve KD-GB yönlü açılma etkisi altında olduğunu göstermektedir.
Bölgede yüzey kırığı yaratan en son büyük depremin 1939 yılında meydana geldiği dikkate alınırsa, aradan geçen yaklaşık 83 yıllık dönem içinde Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde 1.5 metre civarında bir gerilme birikiminin olduğu söylenebilir. Bu durum, bölgede 6.0 ve üzeri büyüklükte, yüzey kırığı oluşturabilecek bir depremi meydana getirecek enerjinin biriktiğini göstermektedir.

Sivas  havzası; Afrika/Avrasya çarpışma bölgesinin Anadolu bölümündeki Paleotektonik çarpışmadan buyana KKB-GGD yönlü sıkışma rejiminin etkisi altındadır. Deformasyon, blok rotasyonlar şeklinde, Sivas havzasına yakın bölümlerde 400 km uzanımasahip olan Orta Anadolu Bindirme Kuşağı’nın güneyinde gelişmekte ve Erzincan Yozgat arasındadır.

Erciyes, Tuzla, Salanda, Kavak, Şarkışla ve Sivas havzaları genellikle sağ/sol yönlü doğrultu atımlı faylardır. Bu faylar KAFZ ’nundan dallara ayrılarakve belli bir mesafe D-B yönünde ilerler.  Daha sonra Güneybatı yönüne dönerek yaklaşık olarak KD ve KKD yönünde Anadolu levhası içinde uzanırlar. Sivas  ili ve  ilçeleri sıkışmalı tektonik rejim  etkisi  altındadır. Sivas yöresinin önemli Neotektonik yapıları Suşehri-Koyulhisar yöresinden geçen Kuzey Anadolu Fayı (KAF), İmranlı’dan geçen İmranlı Fayı (İF)ve Tecer Bindirmesi (TB) ile Kuzey Anadolu Bindirmesi (KAB),Yıldızeli’nin güneyinden geçen Belcik-Pazarcık Fayı (BPF), Tecer Dağı yöresinden geçen Tecer Fayı (TF), Gemerek güneyinden geçen Deliler Fayı (DF)Gemerek-Şarkışla-Sivas hattında Kızılırmak boyunca uzanan Yukarı Kızılırmak Fayı (YKF), şeklinde tanımlanır.
Özetle,
Sivas il ve ilçelerinin sürekli olarak deprem tehdidi altından olmasına rağmen halkın üzerinde  ‘’Sivas’ta fay hattı yok’’ rehaveti çok yüksektir. Halbuki yukarıda saydığımız fay ve fay segmentleri ilimiz için çok yüksek risk taşımaktadır. Paleosismolojik çalışmaların yetersizliği ve tarihsel dönem deprem kayıtlarının düzgün tutulmamış olması, deprem tekrarlama ve eşik büyüklük değerleri ve hasar durumunu soru işareti olarak bırakmaktadır.
        MS. 127 yılı ile 1895 yılı arasında şehir merkezine maksimum 250 km’lik bir alanda meydana gelmiş depremler Tokat, Erzincan, Malatya, Amasya, Çorum illerinde meydana gelmiştir.
Aynı mühendislik çalışması ile inşa edilen yapıların, oluşan bir depremde farklı derecede hasar görmelerinin başlıca nedeni ise; zemin-yapı etkileşimidir. Deprem sırasında yapılara gelen deprem kuvvetlerinin miktarı, yapının ve yapı altındaki zemin yapısının rijitliğine bağlıdır. Zemine uygun yapı tasarımı yapılmadığında, depremler binalara büyük hasar verir.
   Sivas kent merkezinde bulunan bazı  zemin yapısı ve ivmelenme değerlerinden dolayı şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasarın fazla olacağı aşikârdır! 

Sonuç olarak Sivas Belediyesi’nin Kent Bilgi Sistemi kayıtları içerisinde yer alan 32023 adet binadan 2920 tanesi risklidir. Mahalle ölçeğinde yapılan araştırmalar Yeşilyurt, Şeyh Şamil,Karşıyaka, Ahmet Turangazi, Kılavuz, Eğriköprü ve Kardeşler Mahalleleri olmak üzere 7 mahallenin tehdit altında bulunduğunu göstermektedir. Bu mahallelerdeki ortalama 49000 kişi potansiyel tehdit altındadır.
Yaşanacak olan büyük bir depremi en az zararla atlatmak istiyorsak;
     Yapıların etüt, projelendirme ve inşaat süreçlerindeki hata veya eksiklikler ivedilikle giderilmelidir. Riskli yapılar tespit edilip imha edilmelidir. İmha diyorum çünkü, çürük olan yapıyı ne kadar güçlendirirsek güçlendirelim ancak kendimi kandırırız. ÖzellikleSivas ilimiz için değil, tüm Türkiye’de seferberlik başlatılması gereklidir. Deprem zararlarını azaltmanın ve depreme hazır olmanın en önemli unsuru yapıların depreme hazır olmasıdır. Katil kolonların kurbanı olmamak için İl ve İlçelerde kesik kolon avına çıkılıp tespitler yapılmalı ve acil önlem alınmadır.
   Okul ve işyerlerinde eğitim seferberliği başlatılmalıdır. Kentsel alanlarda hasar görebilirliği azaltmak için alınması gereken önlemler hakkında halka yönelik etkin bilgilendirme ve eğitim programları uygulanmalıdır. Ailenizle sık sık tatbikat yapın, işyerinizde tatbikatların yapılması için baskıda bulunun.     
  Deprem nedeniyle ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için bulunduğumuz coğrafya itibariyle karşı karşıya kaldığımız doğa ve teknoloji kaynaklı afet risklerine karşı farkındalık ve tatbikat çalışmaları sıklıkla yapılmalıdır. Kurtarma tatbikatı değil, deprem öncesi, anı ve sonrası tatbikatlarına okul, iş yeri ve mahalle bazlı mikro bölgelendirmeler ile halk’ın sürekli farkındalıklıve duyarlıhalde kalması sağlanmalıdır.
Unutmayın!Deprem unutulunca öldürür…

     29.10.2022
   Serkan İÇELLİ
   Maden Teknolojisi
   Yer Bilimleri ve Deprem Uzmanı


 

Bakmadan Geçme