Türk'ün Bahar Bayramı: Nevruz

Prof. Dr. Mustafa TALAS Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Mustafa TALAS
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi

    Nevruz, “yenigün” anlamına gelen ve tabiatın uyanışı ile birlikte baharı müjdeleyen özel bir gündür. Bir Türk tezine göre, “Ergenekon’dan çıkışı” simgeleyen bu gün Türklerin yaşadığı ve egemen olarak etkileşime girdiği coğrafyada coşkuyla kutlanan bir Bayram günüdür.
    İsminin Farsça olmasından yola çıkarak Türk Bayramı olmadığını öne süren çok sayıda görüş vardır. Bu iddialarda bulunanlar İran coğrafyasında Farsçayı Fars kökenlilerden bile daha fazla benimseyip yaşatanların Türkler olduğundan haberdar olmayanlardır. Bunu söyleyenler 1920’deki emperyalist müdahale ile İran’ı Türk Hakimiyetinden çıkaranların gerçek amacı nedir bundan da haberdar değillerdir. Mevcut durumda bile 80 milyonu aşan nüfusun 50 milyondan fazlasının Türkler olduğundan haberdar değildir. Sadece Güney ve Batı Azerbaycan’dan ibaret bir Türk varlığı yoktur. Azerbaycan Türklerinin yanı sıra, Türkmenler, Kaşkaylar, Halaçlar, Hazaralar, Sungurlar, Ebiverdiler, Kazaklar ve Özbeklerden oluşan ve ülkenin her bölgesine yayılan Türk varlığı mevcuttur. Eminim bu varlıktan bile haberleri yoktur. 
İran’ı Türklerin yönettiği bin yıldan fazla bir zaman zarfında resmi dil olarak Farsça’nın kabul edilmesi hem Türkerin çok önemli bir kısmının Farslaşmasını temin etmiş hem de bürokrasiye egemen olmanın yolunun Farsça’dan geçtiği algısını beslemiştir. Bu durum da, Türkerin çoğunluk oldukları bir ülkede sanki azınlıklarmış gibi muamele görmelerini temin etmiştir. Buna göre de, Türkçe, İran’ın kırsal bölgelerinde varlığını sürdürme şansı bulmuştur. Federatif bir yönetim tarzı olsa da ve İran’da hala çok yoğun bir Türkçe bilen ve konuşan nüfus olsa da Türkçe resmi dil olarak kabul görmemektedir. Bu İran’daki Türkler için bir insan hakları ihlalidir. Bir gerçeklik de Türklüğünü unutmuş olup da Farsça’dan başka dil bilmeyen insan sayısının on milyonu geçmesi meselesidir. Bu tablo da bu olgunun doğal sonuçları olarak kayda düşümüştür.
Nevruz gibi sözcüklerin Türkçe’ye Farsça’dan geçmesi de bu bin yıldan fazla zamandan beri varolan ortak yaşamın ürünüdür.
Uluslararası ortak değerler arasına girmiş olan kavramların hangi dile ait olduğundan daha önemli olanı geleneksel boyutlarının temelinde yer alan milli karakterleridir. Yani Nevruz bugün Türklerin dışındaki milletlere de mal olmuştur. Bu doğrudur. Türklerin etkileşime girdiği bütün coğrafya parçalarında yer alması antropolojik olarak bunların Türkler tarafından taşınmış olduğunu gösterir. Ayrıca geçmişte daha çok etkileyen unsur Türkler olduğu için bunun o toplumların bu konuda da Türklerden etkilenme şansının daha fazla olduğunu da ortaya koyacaktır.
Antropolojik olarak ilkelden moderne bütün toplumlarda yılın belli dönemlerinde yaşanan duruma göre kutlamalar olması insani bir meseledir. Ancak bunun nasıl kutlandığı milli bir meseledir. Türk Hakimiyet Bölgesine bakılırsa, bu on günden fazla süren ve toplumsal dayanışmayı arttıran bir bayram havasında geçmektedir. Bütün Türk Dünyasında bu günler dini bayramlardan daha fazla önem verilen bir tarzda ve barışın egemen kılındığı bayram olarak kutlanmaktadır. Türk Cumhuriyetleriyle ilgisi olan ve bu günlerde oraları ziyaret etmiş olanlar gerçek duygulara tanık olacaktır.
Bir diğer önemli gerçeklik ise Türkiye Türklerinde Hıdırellez Şenliklerine dönüşen ve Nevruz’un Mart Dokuzu adıyla anılan coşkulu kutlanılması bir dönüşüm hikayesidir. Osmanlı’nın Kuruluş Döneminde Saray ve halkın coşkuyla kutladığı bu bahar bayramı sonradan terk edilmiştir. Özellikle bunda Osmanlı-Safevi rekabetinin etkisi olmuş mudur bilemiyorum. Bundan ayrı olarak, daha sonra terör eylemleriyle birlikte kutlanması ve teröre destek verenlerin savaş çıkarma gerekçesi yapması gibi olgular halkın kahır ekseriyetinde Nevruz’a karşı alerjik bir tutum geliştirmiştir. Ne zaman ki, Türk Cumhuriyetleri bağımsızlığını kazanmış, o zaman Türkiye Türkleri coşkuyla kutlanan bu özel günlerin savaş değil de barış gerekçesi olduğunu görmeye başlamışlardır.
Nevruz’un Türkce kutlanışı için hem Kuzey Azerbaycan hem Güney Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tataristan, Başkurdistan, Dağistan ve Yakutistan gibi ülkelerdeki kutlanış biçimine bakmak gereklidir. Bugünlerde, insanlar, aynı bizdeki dini bayramlar gibi, sılayı rahim yaparlar, büyüklerin elini öpmeye giderler, çocukları sevindiren hediyeler ve harçlıklar takdim ederler, yeni kıyafetler alırlar ve giyerler,  geceyi aydınlatan ateş yakmalar eşliğinde dileklerde bulunurlar, Ergenekon’daki olayı temsilen ateşe tuttukları demirleri örse koyup döverler, bayramı karşılarken bayramdan daha coşkulu bir törenler grubunu oluştururlar. Görüldüğü gibi etrafı yakıp yıkma, devlet malına zarar verme, başka insanların hayat haklarına son vermeyi amaçlayan eylemler bu kutlamalar arasında yoktur. Bir bakıma Türkce Nevruz kutlamak dargınların barışması, uyuyanların uyanması, baharın özelliklerinin yaşama da dahil edilmesi gibi güzel hasletler vardır.
Nevruz’un Türkiye dışındaki Türk Dünyasında on gün süren bir bayram olarak kutlanması, Türkiye’ye bayram tatilini geçirmek isteyenlerin akın etmesi şeklinde kazanımlar elde ettiriyor. Hem bütün Türk Cumhuriyetlerinin vatandaşları hem de Türk Dünyasının ayrılmaz bir parçası olan İran Coğrafyasına mensup insanlar Nevruz’un tatilini Türkiye’de geçirmeyi tercih ediyorlar. Eğer, Türkiye de bu tarihleri resmi tatil yaparsa, o zaman Türkiye’den de o tarihlerde oralara gitmek yaygınlık kazanacaktır. Bunun sonucunda da hem birlikte tatil yapma hem de o günlerde Türk Coğrafyasını daha iyi tanıma fırsatı doğacaktır. Unutmayalım ki, millet olabilmenin ana koşulları biz duygusunun yaygınlaşmasına dayalıdır. Birlikte eğlenip birlikte gülmenin ve kötü günlerde de birlikte ağlayıp birlikte çzöüme gitmenin millet olmanın en ayırdedici yönü olduğu söylenebilir. 
Türk Dünyasında ortak paydaları arttıracaksak ortak günlere, kutlamlara, kahramanlara, abidevi eserlere de önem vermek mecburiyetimiz olmalıdır. Nevruz, eğer Türk’ün bayramıysa, bütün Türk Dünyasının ortak coşkusunu yansıtan gün ve dönemler olarak halkın kafasında yerini almalıdır.
Birlik şuuuru ortak yönlerin öne çıkarılıp ayrı yönlerin önemsenmemesi ile tesis edilebilir.
Son söz olarak, değişen Dünya koşulları karşısında Türk Dünyası’na İran ya da başka herhangi bir devlet engel olamayacaktır. Ortak yaşamdan nasibini alan herkes Türk Dünyasının birliği etrafında kenetlenmeyi öğrenecektir. Çalışmak ve daha çok çalışmak bizim için en çok gerekli olan enerji kaynağıdır.
Novruz Bayramınız mübarek Gardaşlarım!
 

Bakmadan Geçme