Erkan Akan

Büyü ve Sihir: Akıl Çağında Karanlığın Kalıntıları

Erkan Akan

“Okumuş bir insan hâlâ büyüye mi inanır?”Bu cümle, modern aklın kibriyle konuşur. Ama ne gariptir ki, bu soruyu soran kişi aynı anda “retrograd Merkür”ün hayatını mahvettiğine inanabilir. Demek ki çağ değişmiş, insanın zaafı değişmemiştir: Bilinmeyene karşı duyduğu korku ve çaresizlik, ona akıl dışı yolları meşrulaştırabilir.

Bugün büyü ve sihir sadece Orta Çağ'ın sisli hikâyelerinde değil; metropol sokaklarında, sosyal medya sayfalarında, “enerji temizliği” seanslarında, “astrolojik danışmanlık”larda yaşıyor. Görünüşte sekülerleşmiş toplum, aslında yeni putlarını üretmiş durumda. Ve İslam bu konuda şaşmaz bir istikamete sahip: Sihir vardır, ama mümin onun esiri değil, sınanmışıdır.

 

İslam’ın Sihir ve Büyüye Bakışı: Bir Akide Meselesi

Kur’ân, Bakara Suresi 102. ayette büyünün bir gerçeklik olduğunu ifade ederken, onu Şeytani bir fitne olarak nitelendirir. Bu fitne, insanın iradesini çelmek, zihnini karıştırmak ve kalbini Allah’tan uzaklaştırmak için vardır. Ancak İslam, büyüyü kabul ederken onu meşru bir alan hâline getirmez; bilakis, onunla mücadeleyi farz bir duruş olarak belirler.

Sihir ve büyü İslam’da sadece bir itikadî tehdit değil; aynı zamanda insanın imtihanıdır. Büyü, Allah’ın izni olmadan etkili olamaz. Bu da gösterir ki müminin korunma ve sabırla sınandığı bir imtihan türüdür. İnsan, sihrin gerçekliğine inanabilir ama onun ilahlık vasfı gibi abartılmasına izin veremez.

Risale-i Nur bu noktada akli bir derinlik kazandırır meseleye. Sihri, “vehim ve tasavvur” ile beslendiğini, zayıf imanlı kalplerde yer bulduğunu belirtir. Sihir, yalnızca metafizik bir müdahale değil; aynı zamanda psikolojik bir kuşatmadır. Çünkü insan, açıklayamadığı acılar için bir “fail” arar ve bu boşluğu çoğu zaman büyü doldurur.

Kur’ân ve Sünnet Perspektifinde Büyü

Peygamber Efendimiz’e (sav) bile büyü yapılması, bu meselenin sıradan bir halk hurafesi değil; vahiy ışığında bildirilen bir gerçeklik olduğunu ortaya koyar. Sahih hadislerde Efendimize büyü yapıldığı ve bunun üzerine Felak ve Nas sûrelerinin inzal olduğu belirtilir. Bu sureler yalnızca bir dua değil; adeta birer “manevi kalkan”dır.

Sihirbazların ve büyücülerin hakikat karşısında âciz kaldığına dair örnekler Kur’ân’da özellikle Musa (as) kıssasında vurgulanır. Firavun’un sihirbazlarının yaptığı göz boyamalar, Musa’nın asâsıyla yerle bir edilmiştir. Burada verilen mesaj nettir: Hakikat, batılı yutar.

Psikolojik ve Sosyolojik Boyutu: Modern Hurafecilik

Bugünün büyüsü yalnızca kara tılsımlarda değil, gündelik hayatın içindeki görünmez kodlarda yaşıyor. Bir genç, terk edildiğinde değil; terk edilişini anlamlandıramadığında büyüye inanıyor. Çünkü büyü, “neden” sorusuna verilen kolay bir cevaptır. Bu bağlamda büyü, hem bilişsel tembellik hem de manevî zaafın ürünüdür.

Toplumda yaygınlaşan “üzerimde nazar var”, “biri tutmuş beni”, “muskayla korunuyorum” gibi ifadeler, aslında imanî zeminde ciddi bir boşluğu işaret eder. Çünkü bu cümleler, Allah’ın kudreti yerine görünmeyen güçleri koyar. Bu bir inanç sapmasıdır. Sözler isimli eserde geçen şu ifade bu noktayı berraklaştırır:"Bir şeyin bâtıl olduğu delillerle değil, hakikatle çürütülür."

Dolayısıyla asıl mücadele sihirle değil, onun dayandığı cehaletle, zayıf akideyle ve yanlış tevekkül anlayışıyladır. Ayrıca medya, sinema ve sosyal ağlar aracılığıyla büyü ve metafizik meşrulaştırılıyor; dizi karakterlerinin büyüyle kader değiştirmesi, genç zihinlerde normalleştirme etkisi yaratıyor. Bu da kültürel büyücülüğün başka bir tezahürüdür.

Dinî Pratikler: Korunma Yolları ve İman Zırhı

İslam, büyüye karşı korunmayı salt fiziksel bir kalkanla değil; kalbi ve zihni koruyarak önerir. Günde beş vakit namaz, Kur’ân okumak, Felak ve Nas surelerini bilfiil yaşamak; bunlar sadece birer ibadet değil, aynı zamanda metafizik savunma mekanizmalarıdır.

Sadaka, duâ, istiğfar ve zikir… Bunlar hem psikolojik denge sağlayan hem de manevi direnç oluşturan ibadetlerdir. Çünkü Allah’ın zikriyle kalp tatmin olur, korku çözülür, vehim dağılır. Kalbi imarla meşgul olan insanın zihnine sihir musallat olamaz.

Ayrıca ilim sahibi olmak, tevhid inancını derinleştirmek, Allah’ın esma ve sıfatlarını tanımak; bâtıl inançlara karşı en güçlü kalkandır. Zira bilmeyen, en çok korkandır. Ve korkan insan, korunmaya en muhtaç olandır.

Sonuç: Sihir Gerçektir, Ama Çaresiz Değildir

Büyü vardır. Ama Allah ondan büyüktür. Büyü etkilidir. Ama iman daha etkilidir. İnsan, görünmeyene karşı savunmasız olabilir ama görünmeyeni Yaratan’a sığınarak güçlenir. Bugün modern şehirlerde, dijital ekranlarda, süslü cümlelerle pazarlanan “yeni çağ büyüleri” aslında eski bir hakikatin tekrarıdır: Kalbini Allah’tan uzaklaştıran her şey, seni bir büyünün içine çeker.

Ama sen o kalbi, yalnızca Yaradan’a tahsis edersen, hiçbir karanlık seni esir alamaz. Çünkü “kalbi Allah’a dayanan bir insanın dayanağı kesilmez.”

Yazar :Erkan Cam Akan

 

Kaynakça:

Kur’ân-ı Kerîm, Bakara Suresi, 2:102.

Kur’ân-ı Kerîm, A’râf Suresi, 7:116-118.

Kur’ân-ı Kerîm, Felak ve Nâs Sureleri.

Buhârî, Tıb, 47; Müslim, Selâm, 100.

Said Nursî, Sözler, Rnk

Said Nursî, Lem’alar, Rnk

İbn Teymiyye, Kitâbu’r-Ruh, Dârü’l-Fikr.

El-Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, Dârü’l-Ma'rife.

İmam Kurtubî, el-Câmi li Ahkâmi’l-Kur’ân, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye.

Abdülkadir Geylânî, Fütûhu’l-Gayb, Mektebetü’l-Medîne.

Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Nesil Yayınları.

Ahmet Yaşar Ocak, Türkler, Büyü ve İslam, Timaş Yayınları.

Yazarın Diğer Yazıları