Kerim Baydak

Geleceğimiz Kurumasın, Su İsrafı Yapmayalım!

Kerim Baydak

Bazı hafta sonları, ailece ya da arkadaşlarla beraber il dışında bulunan muhtelif pınarların başına
giderek piknik yaparız. Bu şekilde, özellikle dağlar arasındaki birçok çeşmeyi, pınarı, suyu olan yerleri
görürüz. Hem şehrin o keşmekeşinden kurtuluruz, hem ciğerlerimize temiz havayı teneffüs ettiririz, hem de
havası, suyu, doğası, temiz olan, ağaçlar arasında, börtü böceğin yanı başında mangal yakarız. 
Geçen hafta sonu, yine bir arkadaşla ailece, daha önce gittiğimiz bir pınarın başına gitmek istedik.
Havalar sıcak, dağa doğru yol alınca, hava serinlemeye başlıyordu.
Vardığımız ilk pınarın başında durduk. Ancak su yoktu. Pınar tamamen kurumuştu. Geçen yılki o
halinden eser yoktu. Her taraf kurumuş, ağaçlar bile farklı görünüyordu. Artık orada oturmanın bir anlamı
yoktu. Suyun var olacağını düşünerek, yanımızda su da götürmemiştik. Araçlarımıza binerek başka bir
pınara, onda olmayınca başka bir pınara doğru gidiyorduk. Buradaki pınar, şuradaki pınar derken, susuz
olan pınarları geçerek sürekli ilerliyorduk.
Vardığımız birkaç pınarın cılız akan sularının başında birilerinin oturduğunu görünce, rahat
edemeyeceğimizi düşünerek; yalnız, sakin, sadece bizim olabileceğimiz bir pınar başı aramaya başladık.
Yaklaşık 3-4 saat arayıştan sonra, nihayet bir pınarın başına vardık. 
Pınar güzeldi. Önünde sulama amaçlı iki tane çeşitli ebatlarda havuz yapılmıştı. Pınar, mevcut olan
suyun yarıdan fazlası azalmış görünüyordu. Habersiz olarak gittiğimiz, çeşmenin bulunduğu arazinin
sahibini de çağırıp konuşturduğumuzda, “bir dokun bin ah işit” kabilinden memnuniyetsizliğini dile
getiriyordu.
Yaşını başını almış haliyle amca, “bu yaşıma geldim, daha bu kadar kurak bir yıla denk
gelmedim. Durum hiç iyi görünmüyor, ne sebze, ne meyve, ne de su kaldı. Hayvanların sulamasını
bile zorlukla yapıyoruz” diyordu.
Tüm dünyada bir kuraklık yaşanmaya başladı. Mevsimler değişti. Mevsimler beraber aşırı sıcaklar
her şeyi kurutmaya başladı. Ülkemizde de, Adıyaman’ımızda da yaşanan aşırı sıcaklardan ötürü oluşan
kuraklık sebebiyle, içme suyu kaynaklarında büyük ölçüde azalmalar yaşanıyor. Hele yerleşim yerlerine su
sağlayan kaynakların debilerinin hayli düşmesi, içme suyu sıkıntısını da beraberinde getirdi.
Şehrimize su sağlayan birçok kaynakta da, hayli su azalması oluştu. Bu nedenle, insanlar mağdur
olmaya, edinmiş olduğu birçok alışkanlıklarında sıkıntılar meydana geldi.
Bol su harcamaya alışmış olan insanlar, alışkanlıklarını terk etmede hayli zorlanıyorlar. Yine
ağaçlarını, sebze-meyve sulama, cadde-sokak kaldırımlarını yıkama, araçlarını yıkama alışkanlıklarından
vazgeçmiyorlar.
Bu alışkanlıklarını devam ettirenler, bizim giderek görmüş olduğumuz o çeşmelerin başlarına
gitmelerini isterdim. Pınarların, çeşmelerin o susuz hallerini gördükten sonra, yine aynı şekilde devam
ederler miydi bilemiyorum. Şehrin su ihtiyacını karşılamakta sorumlu olanların, bu konu da ihmalleri var
mıdır, yok mudur, tartışılabilir; ancak bu küresel kuraklıkla birleştiğinde, artık yapacak bir şey
kalmamaktadır. Giden gitmiş oluyor, ancak yapılacak şey, mevcut olanı değerlendirmek, yetinmek ve ona
göre plân hazırlamaktır. Çeşme başında, bir taraftan karnımızı doyururken, bir taraftan da mevcut
“kuraklık ve su kesintileri karşısında neler yapılabiliriz?” diye konuşuyorduk.
Gerçekten zor bir durum!.. Susuzluk çok zor! Su hayattır, su yaşamdır, yaşamaktır. Suyun olduğu her
yerde illa ki insanlar yaşıyordur. Su medeniyetler vesilesidir. Suyun olmadığı bir yerde, ne insan vardır, ne
canlı vardır, ne yaşam vardır. Bu yüzden, suya gereken önemi vermek gerekiyor. Belki bazı hatalar ve
tutarsız politikalar yapılmış olabilir, ancak ne olursa olsun, geçmişi geri getiremeyeceğimize göre;
hâlihazırda mevcut olanın kıymetini bilmek gerekir.
Pınarın başında, aile efradımızla mangal keyfiyle karnımız doyurup, nefsimizi memnun ettiysek de,
suyun olmadığı şehirde, böylesine hoyratça boşa akıp giden az da olsa suyu görmek, bizi biraz
hüzünlendirdi. Geleceğimizin kurutulmaması için, su israfından kaçınalım! Bu bizi, biraz daha özeleştiriye
sevk etmeli diye düşünüyorum.
Kerim BAYDAK
[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları