6 Şubat depreminden sonra maalesef Malatya’da kümeleşme, gruplaşma meydana geldi. Bir türlü birlik ve beraberlik kavramını yüreklerimize işleyemedik. Herkes kendi çalıp kendi oynamakta..
Gün geçmiyor ki Malatya’da bir gündem ile çalkalanmasın. Kimisi takmış meşaleye.. Kimisi takmış maski’ye (benim gibi), kimisi esenlik, kimisi motaş, kimisi megsaş, kimisi dernekler, kimisi stk’lar. Aklımdayken Arguvan Belediyesi :) . Büyükşehir, Battalgazi, Yeşilyurt. Yahu daha sayamadığım bir çok kamu dairesi …Birisi de çıkıp demiyor ki, yahu bir durun; gelin bir konuşalım..
Öyle anlar yaşıyoruz ki Malatya’da, hakikaten Malatyalı lığımızla utanıyoruz. Daha düne kadar birbirlerini zerre kadar sevmeyen şahıslar, bugün bir bakıyoruz ki kol kola gezmekte. Bakıyoruz aynı kanalda programdalar. Boşuna yazmamış rahmetli İbrahim Erkal; “Salkım, salkım üzümdür, Dostum iki gözümdür, Geçmem, geçmem vazgeçmem- Sevilecek neyin kaldı?,Meğer aşklar hep yalandı, Sevilecek neyin kaldı?,Sanki aşklar hep yalandı- Neyine güveneyim?,De get yalan dünya,Seni nasıl seveyim?,Ömrümü çalan dünya….
Hakikaten ömrümüz çürümek üzere. Hani 55 yaşını geçtikten sonra elini ayağını çekersin, ve gençlere yol açarsın meslek ahlakı bunu gerektirdiği için. Ön plana hep gençlerin çıkması beni fazlasıyla sevindirmektedir. Çünkü gazetecilik mesleği Malatya’da gençlerin elindedir. İsim vermek ne denli doğru olur düşüncesiyle isim yazmayacam, bizim aslan genç gazetecileri. Ama onlar Said abilerini bilirler…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ı rahmetle anıyorum. Ve güzel bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum; “Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri, bir geri adımlar atmayacaksın, her dönemin adamı değil, her dönem adam olacaksın” .. Bu sözü o kadar çok insanın yüzünü çarpmak isterdim ki; sadece basın mensubu değil, buna dernekler, stk lar, yerel yöneticiler dahil…
Adamın biri bir dernek kurmuş. Her programında destek amaçlı davet edildiğimiz için nezaketen de olsa gideriz. Adam almış yanına iki tane gazeteci basına haberi yapıp atayım mantalitesi yok. Sadece yönetiminde olan iki üç site :) .Şimdi gelde bu adama destek ol. Bazı STK’lar ise (yeri ve zamanı geldiğinde derneklerinde, stk’larında isimlerini yayınlayacam ..) yanına aldıkları yine iki üç dalkavukla istişare yoluna giderler. Hiç kimse demez ki bu memlekette 6 basın derneği ve yönetim kurulu üyeleri; bu derneklere ve stk’lara zamanı geldiğinde derler ki, “Kimse sanmasın kendini hint kumaşı, bir gün gelir biri vurur makası “
Bu dünya’da hele hele yıkık virane Malatya’da iki şey belli değil, Bir yarının ne olacağı, iki insanoğlunun ne yapacağı.. Bu tür gazeteciliği sevmem ama inanın o kadar çok zorluyorlar ki, düşünüyorsun eleştiri yapsan ‘seni adam yerine koyuyorlar’.. Diyorsun ki Malatya’da şu anda en çok ihtiyaç birlik ve beraberlik, o zamanda ‘Ahmak’ adını koyuyorlar…Yerden yere vuran zevatlar Malatya’da ne hikmetse ‘baştacı’ oluveriyorlar.. Yeri geldiğinde eleştiri yapmak tabiki boynumuzun borcudur. Nasıl ki Maski, Megsaş ve Motaş’a yapılan zamları tasvip etmedik eleştirimizi yaptıysak, bu zevat derneklere ve stk’ları da zaman zaman yeri gelirse uyarımızı yapacağız.
Şunu anladım ki, Herkes isim yapma peşinde, biz adımızı sildirmeye çalışıyoruz. Bu alem çakalların, sansarların, tilkilerin alemi olmuş. Allah hepimizin sonunu hayretsin . Ama ahdım olsun özellikle bu ilçe belediyelerde basın danışmanlığına getirilen( metropol belediyelikler hariç) zevatlar belediye başkanlarından daha havalı ve saygısızca cevap vermekte. Bu insanlara saygı nedir öğreteceğiz. Daha ölmedik…
Şimdi durup depremde toplumsal belleğimiz, yuvalarımız, çocukluğumuz, yurdumuzun gözlerimizin önünde katledilmesine tanıklık eden öksüzler olarak bunun hesabını nasıl sorabiliriz? Diye beyinlerimizi çalıştıralım. Bizi anasız bırakan, memleketsiz bırakan hem de bizi esir alarak gözlerimizin önünde bunu kanırta kanırta yapanlardan hesap sormak zamanı. Nasıl? Şüphesiz önce olanı olduğu gibi ortaya koyarak, yani doğruyu söyleyerek.
Türkiye’de hangi büyük şehre giderseniz gidin orta yaş ve üstü insanlarla ufak bir sohbet, muhabbet; hasbihal içerisine girin derim ben. Kime sorarsanız sorun "memleket özlemi içimizde derin bir yaradır" cevabını alacaksınız. Ülkemizde büyük şehirlerde yaşayan insanlar kendi memleketlerinden daha iyi bir yaşantıya sahip olabilmek adına göç etme düşüncesi içine girmişlerdir. Nicelerinin nice geliş sebebi vardır ama yaşadıkları şehir artık ona pek anlam ifade etmemeye başlamıştır… O yorgun vücudunun dinlenmeye ihtiyacı vardır ama koca şehirler dinlenmeye izin vermez… Her şey düzelecek, her şey güzel olacak diye diye bugünlere geldik. 55 yaş ve üstüne Alzheimer gibi bir hastalık, korku dolu gece sabahlara kadar nöbetleşe oturarak kendimizi güvene almaktayız. Bu güven bitmiş; yıkılmış viraneye dönmüş Malatya’da maalesef ne yerel yöneticelere nede o zevat derneklere ve stk’lara karşı bitik durumda…
Birlik ve beraberlik ile ilgili atasözün dışında özdeyişler de bulunur. Dayanışmanın önemine vurgu yapan çok sayıda ünlü kişilerin sözlerine de yer verilir. Bu tür özdeyişler ;
“Hepimiz dünya denen geminin yolcularıyız ve onun karaya vurup parçalanmasına izin vermemeliyiz, çünkü ikinci bir Nuh'un gemisi olmayacaktır.” Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğrenmeliyiz, ya da birlikte aptal gibi öleceğimiz günü bekleyeceğiz. Ve son olarak özellikle Malatya’da Büyükşehir, Battalgazi ve Yeşilyurt akabinde diğer ilçe belediyeleri, sonrası dernekler ve stk’lar’a seslenerek, “Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada durabilmek ilerlemedir, birlikte çalışmak başarıdır.” Diyerek bugünden tezi yok bu kavramı zihinlerimize işlemek gerek. Yoksa o çok güvendiğiniz bilgi ve birikiminiz kocaman ‘fos’ çıkacak…