Dün sabah itibari ile gecikmelide olsa , Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er, Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın ve Yeşilyurt Belediye Başkanı İlhan Geçit basınla bir araya gelerek istişare toplantısı tertiplediler..
Bu basın toplantısı kimi basın arkadaşlarımı tatmin etmezken, kimileri de toplantının fazla uzaması ve konuşmaların uzun tutulmasından şikayetçi oldu. 3 Belediye Başkanının konuşması bittikten sonra notlarım arasında birkaç önemli konuları sizlerle paylaşmak istedim. Toplantıda geç de olsa mikrofonu elime geçirsem de, soruları bir türlü sorma fırsatımız olmadı. Sadece Bayram Başkanın konuşmasından ötürü tebrik ve teşekkür edebildim..
Sami Başkan şeffaf olmaya çalıştı. Ve konuları fazlasıyla uzattı. Nitekim kendisi de bir çok Genel Müdürlüğünden ve Daire Başkanlıklarından sıkıntıların olduğunun farkında. Ve söylemlerinde sabır istedi. Aslında bir bakıma sorulan soruların doğruluğunu perçinleştirerek, bir yerlere yani başarısız olan Genel Müdürlüklerine ve Daire Başkanlarına bundan sonraki süreçte daha farklı bir Sami Başkan olacağı sinyallerini verdi.
Kısa öz anlamlı içerikli konuşmasından dolayı Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın beyefendiyi kutladım. Çünkü harika bir mesaj göndermişti. Her meslekte olduğu gibi bizlerinde içinde ‘Çürük Elma’ olduğunu ve birlik beraberlik içinde olmamızı istedi ince ama anlamlı mesajlarında..
Çürük Elma sözü ile ilgili bir söz aklıma geldi . “ Bir zimmi, Sultan İkinci Murad Hana der ki:
- Bir maruzatım var Padişahım, müsaade buyurun anlatayım?
- Elbette, söyle nedir maruzatın?
- Askerleriniz benim bahçemden dün elma yediler ve parasını ödemediler!
- Bu dediğin nasıl olabilir? Bir yanlışlık olmalı!
- Yanlışlık yok Padişahım.
Sultan Murad Han derhal araştırılmasını emreder. Az zaman sonra üç askeri huzura getirirler. Sultan onlara olayı anlatır ve sorar:
- Bu zimminin söyledikleri doğru mudur?
Askerlerden biri der ki:
- Doğrudur Sultanım, ben yaptım!
- Peki ama nasıl? Kul hakkını düşünmedin mi hiç?
- Padişahım, benim yediğim elma yerdeydi ve çürüktü. Çürük bir elmanın para edeceğini düşünemedim; nitekim bu iki arkadaşım da oradaydı, onlar ağaçtan elma kopardılar ve parasını da bahçeye attılar.
Padişah, zimmiye sorar:
- Askerlerimin söyledikleri doğru mudur?
- Evet, o ikisinin kopardığı elmaların bedelini aldım.
- Peki, öyleyse istediğin nedir?
- Diğer askerinizin yerden aldığı elmanın bedelini de isterim.
- Peki, o çürük elma için ne istersin?
- Bir kese altın isterim, yoksa hakkımı helal etmem.
- Bir çürük elma bir kese altın eder mi hiç? Bu açıkça haksızlık.
- O zaman hakkımı helal etmem.
- Peki al bir kese altın!
Zimminin gözleri dolar, kendisine uzatılan keseyi eliyle iter ve kelime-i şehadet getirir. Sonra der ki:
- Efendim, maksadım altın falan değildi, müslüman olmadan önce son defa adaletinizi tecrübe etmek istemiştim, beni affedin ve aranıza alın!
Zimmi (İslam devletinin egemenliğini kabul eden gayrimüslim kişilerdir.)
Bayram Başkan aslında basın ile olan toplantıda tecrübeli bir şekilde açık ve net bir ifade ile, “Birlik ve Beraberlik” sözünü harika bir söz ile yani ‘Çürük Elma’ ile iletmişti. Nitekim bunu anlamayan bazı basın mensupları hemen tepki göstererek hatta hatta daha ileriye giderek, bu memlekete 20 sene hizmet eden önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı için ‘Selahattin Gürkan Jeton Basın’ demişti. Bayram beyde bu sözü ile basın mensuplarını töhmet altında bıraktı. Aslında net bir şekilde Bayram Taşkın Başkanın sözü kime kimlere gittiğini sağır sultan dahi biliyor olmasına rağmen, bizleri de sorusu ile töhmet altında bıraktığı için söz alarak ,” Töhmet altında olmadığımı ve bizzat Bayram Başkanın sözlerini yanlış anlaşıldığı, ve bizlere mesaj gönderdiğini dile getirdim.
Basın ne demektir, “Farklı pozisyonlarda, haber muhabiri, editör, köşe yazarı veya haber editörü gibi görevlerde çalışırlar. Gazetecilik, haber toplama, yazma ve yayınlama süreçlerini kapsar.” Bu mesleğe gönül veren hakkıyla yapan, devlete vergisini aslanlar gibi ödeyen, haklıya haklı, haksıza haksız diyebilen, Haberlerinde şu sağcı, bu solcu mantalitesin gütmeyen, her daim birlik ve beraberlik konusunda her daim memleketi için savaşan kişilerdir bana göre…Eleştirileri yapıcı bir şekilde kaleme döken, İnsanların kişiliklerine hakaret etmeden dile getirenler basın mensubudur bana göre..
Bir insanı sevmeyi bilmeyen memleket sevmeyi bilmezmiş. Ne güzel bir söz. Biz öncelikle 6 Şubat depreminden sonra yıkılan kentimiz için birbirimize sıkıca kenetlenmeliyiz. Nitelikli Göç’ü önlemek adına varımızı yoğumuzu ortaya koymalıyız. Yani işi sadece yerel yöneticilere ve şehrin mülki amiri Vali beye bırakmamak gerekir düşüncesindeyim. Malatya’da basın mensupları ne zaman ki birlik ve beraberlik kavramını zihinlere sokar, işte o zaman memleket kendiliğinden ayağa kalkar düşüncesindeyim.
Bir elin nesi var iki elin sesi var: Başarılı olabilmek için birlik olmak gerekmektedir. - Birlikten kuvvet doğar, toplu ve beraber davranmak büyük güç sağlamaktadır. - El el ile değirmen yel ile, İnsanlar bir araya gelmeden ve birbirlerine yardım etmeden başarıya ulaşamazlar. Malatya’da bir araya gelemeyişimizin en önemli sebeplerinden biri de basın bağlamında, bazı cemiyet başkanlarının ve akabinde derneklerin genç gazetecilere fırsat vermemeleri. Bizler bir araya gelmediğimiz sürece, dik duruşumuzu sergilemediğimiz sürece, akabinde yerel yöneticilerin ve bazı STK ve oda başkanlarının Malatya’da tek basın kuruluşunu tanıdığı sürece bizden bir ‘cacık’ olmaz kanaatindeyim.
Bir internet haber sitesi kurmak çokta zor değil. Bir tema ve akabinde bir host şirketi domain, evde bir koltuk , bilgisayar ile künyesiz, devlete vergi ödemeden, merdiven altı dediğimiz yerlerde işlerini yürütebiliyorlar. Önünüze gelen herkese bel altı, kişiliğe hakaret edersiniz. Ne yazık ki bizler de aylık veya günlük çıkarttığımız gazeteler için perme perişan oluruz. Ay sonu muhasebecin arar para, matbaa zaten aldı başını gidiyor her ay farklı tarife. İnternet haber sitelerimizde de aynı sıkıntı . Bundan önceki dönemlerde merdiven altı haber sitelerin, işini dürüst bir şekilde yapmaya çalışan gazetecilerden daha çok tutulduğuna bizzat şahidim.
Birisini eleştirmek için, en uygun yer aynanın karşısıdır. Ön Yargı, aklın atıldığı kör kuyudur. Gören göz görmez, işiten kulak duymaz olur…