Veysel Fırat

Bir Millet Böyle Yok Olur

Veysel Fırat

Muazzam medeniyetler kuran devletlerin, tarih sahnesinden silinme akıbetinden bir türlü kurtulamadıkları örnekleriyle sabit olan tarihi bir gerçektir. Sümerler, Mısırlılar ve Hititler, zamanın muasır medeniyetleriyken ve dünya politikasının karar mercii organları iken; şimdilerde bıraktıkları kalıntılar üzerinde antik çalışmalar yapılan eski medeniyetler diye bahsediliyor. Bu insanlar nereye gitti, neden ırkları devam etmedi, neden günümüzde akrabaları yok? Hepsi bir muamma. Kalıntıları arkeolojik araştırmalara konu olmaktan öteye gitmiyor. 
Oysaki bu medeniyetleri kuran insanların, kültürünü ve bilgi birikimini devredeceği genç bir nesli olsaydı günümüze kadar varlıklarını sürdürürlerdi. Varlıklarını sürdürebilselerdi, İnsanlık daha üst düzey teknolojiye, ilme ve daha yüksek yaşam standartlarına sahip olacaktı. Belli ki bu medeniyetleri kuran insanların soyu, birden bire ya da yavaş yavaş yok olup gitti.  
    Gelişmiş toplumların yok oluş hikâyeleri hep aynıdır. Doğal afet, salgın ya da dış müdahalelerle yok oluyorlar ya da kendi kendilerini yok ediyorlar. Buna örnek olarak Roma İmparatorluğu’nu gösterebiliriz. 
Roma İmparatorluğunun çöküşüne sebep olan gerçek, gelişmiş her toplumun başına gelen nüfus artışının eksilerde seyretmesi gerçeğidir. 
Halkını refah içinde yaşatmak için ülkenin imarına verdikleri önem, sosyal etkinlik alanlarının çok oluşu; sanat eserlerindeki incelik, estetik ve ayrıntılara gösterilen özen, Roma İmparatorluğunun gelişmişlik düzeyi ve yaşam standartlarının yüksekliği hakkında bize fikir vermektedir. 
Roma, güç ve medeniyet olarak zirveyi yaşarken; halkın hayat standartları da zirvedeydi. İnsanlar öyle rahat ve lüks bir hayat yaşıyordu ki, bu rahatlık topluma tembelliği ve bencilliği öğretmişti. 
Herkesin refah düzeyi yüksek olduğu için toplumun pis işlerini yapacak insan bulunamıyordu. Şehirlerin kanalizasyon ve temizlik işlerinde çalışacak eleman bulunamaz olmuştu. Beden işçiliği gerektiren işlerde çalışacak insanlar, az gelişmiş ülkelerden ithal edilir olmuştu. 
Halkın çoğunluğu bencil bir hayata alıştığı için çocuk sahibi olmayı kendilerine zül görüyorlar, kedi köpek sahibi olmayı, çocuk sahibi olmaya tercih ediyorlardı. Çocuk bakmak ve büyütmek için harcanan maddi ve manevi emeği evcil hayvanlara harcıyorlardı. Kedi ve köpek beslemek itibar meselesi haline gelmişti. 
Topluma çocuk yerine kedi köpek besleme kültürü yerleşince genç nüfus yok olmaya, yaşlı nüfus nüfus artmaya başladı. Üretken toplumun yerini tüketici bir toplum aldı. Roma Devleti bunu farkındaydı ve beden işçiliğini karşılamak için dışarıdan işçi ithal etmek zorunda kaldı. Bu işçi ithalatı neticesinde Roma’nın demografik yapısı bozuldu ve zamanla devletin asli unsuru olan Romalılar azınlık durumuna düştü. Devlete sahip çıkacak Romalılar yoktu artık. 
Devlet dışarıdan gelen saldırılara karşı yabancı paralı asker alıyor, hatta komşu ülkelere bazı taviz ya da topraklar vererek kendilerine yardım etmelerini istiyorlardı. 
    Genç nüfus olmayınca insanlık bilgi ve birikimini geleceğe aktaramaz. Romalılar da aktaramadı. Doğum oranlarının düşmesiyle aile yapısı değişti, yalnız yaşayan insanların sayısı arttı. Gelenek ve kültürel değerlerini kayboldu. Kültürel mirasın aktarılacağı genç nüfus olmadığı için millet olarak yok olmaya yüz tuttular.  Onca bilgi ve birikim yaşlı nüfusla birlikte yok olup gitti. 
Nüfus artmayınca çalışan nüfus azaldı, üretim düştü ekonomik büyüme yavaşlayıp durdu. Vergi gelirleri düştü, sosyal hizmetlerde azaldı. Tüketim azalınca talep olmadığı için şirketler kapandı, ekonomik daralma oldu. Savunma gücü zayıfladı ordular kurulamadı ülke dış tehditlere açık hale geldi. Nihayetinde Roma İmparatorluğu’nun yok olması için bir Fatih yeterliydi. 
    İçinde ülkemizin de olduğu gelişmiş devletlerin hepsi yukarıda saydığım süreçleri yaşıyor ve yok olma yolunda büyük adımlarla ilerliyorlar. Yok olmak üzereyiz. Ne yazık ki müdahale bile edilemiyor.   
                                        Veysel FIRAT

Yazarın Diğer Yazıları