Yezd Şehri

Ahmet AKALIN Ankara Üniversitesi Doktora Öğrencisi RTÜK Üst Kurul Uzmanı

İsfahan ve Şiraz’ı aşıp İran çöllerindeki uzun bir yolculuktan sonra durağımız Yezd şehri oldu. Çölün ortasında yer alan Yezd, güçlü bir kültüre sahip muhteşem bir şehir… Kadim tarihinden midir, rengârenk mescit ve medreselerinden midir, farklı inançlardan kaynaklanan zengin kültüründen midir yoksa bir bütün olarak bu faktörlerin hepsi birden mi etkilidir bilemiyorum ama bu şehir kimine göre “çölün gelini” kimine göre ise “çölün melikesidir.” Marco Polo’dan modern dönemin turistlerine kadar bütün ziyaretçilerinin sanata, estetiğe ve zarafete dair duygularını kabartan, ilk görüşte aşkın varlığını bütün misafirlerine kanıtlayabilen nadir şehirlerdendir Yezd.
 
Zamanın Donup Kaldığı Diyar 

Gezi ekibi olarak dolaşmaya çıktığımız Yezd şehrinde, Deşti Kebir çölünün o sapsarı rengini, Timur’un soyu tarafından inşa edilmiş Farsların firuze, Türklerin turkuaz dedikleri mavi renkli kubbelerin ahenkle tamamlamasına hayran kaldık. Zerdüştlerin önemli inanç merkezlerinin olduğu kent UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Halkının büyük bölümünün Fars olduğu bu şehirde, geleneğe bağlı siyasal tercihte bulunanlar çoğunlukta.
 
13. yüzyılda başlayan Moğol genişlemesinin ilk döneminde bölgedeki birçok şehir zarar görürken, rüzgâr yakalayıcı kulelerin ıssızlığın şarkısını söylediği çölün ortasındaki kente Moğol orduları erişememişlerdir. Yine bu yüzyılda Marco Polo Yezd’den geçtiğinde seyahatnamesine “görkemli bir ticaret merkezi” notunu düşmüştür. 14. yüzyılın başında 1324 yılında Moğolların ardılı olan İlhanlılar döneminde, şehirde Cuma Mescidi gibi önemli eserler inşa edilmiştir.

Timur’un Soyunun Eserleri

Yezd şehri en parlak dönemini Timurlular zamanında yaşamıştır. Bu dönemde çok sayıda eser inşa ve tamir edilmiştir. Şöyle ki; Emir Timur 1393 yılında Yezd’i topraklarına katarak, oğlu Ömer Şeyh Mirza’yı Fars bölgenin valisi yapmış, Emir Timur’dan sonra Timurlu Devletinin başına geçen Şahruh Mirza, Celaleddin Çakmak’ı Yezd valisi yapmıştır. Şahruh döneminde Yezd’de imar inşa faaliyetleri devam etmiş özellikle de valinin hanımı Bibi Fatima ve oğlu Şemseddin vakıf tesis edip şehirde birçok imar faaliyetinde bulunmuşlardır. Emir Çakmak ve ailesi Yezd’de kuyular açtırıp şehrin su sorunu çözdükleri gibi mescit, medrese, kervansaray, hamam, şeker imalathanesi, değirmen gibi birçok eser inşa ettirip; daha önce Selçuklular zamanında inşa edilen cami, medrese, ribat, köprü, hamam, türbe gibi eserleri de tamir ettirmişlerdir.

Emir Çakmak Külliyesi (Kompleksi)

Yezd şehrinin simgesi olarak görülen Emir Çakmak Kompleksi 15. yüzyıldan kalmadır. Kompleks’in içinde yer alan camii, medrese gibi eserleri yaptıran Vali Emir Celaleddin Çakmak’ın eşi Bibi Fatıma Hatun olmuştur. Bu yönüyle Yezd’i inşa eden Bibi Fatıma Hanım ve oğlu Mirza Şemseddin tıpkı Semerkant’ı inşa ettiren Emir Timur’un eşi Bibi Hatun ile torunu Mirza Uluğ Bey’e benzetilebilir. Zira Bibi Fatıma Hatun bir kadının kendi mücevherlerini şehrinin imarı için hediye etmesi olarak yorumlanabilecek şekilde varını yoğunu harcamıştır.

Badgir (Baghdir)

Yezd’de birçok binanın tepesinde bildiğimizden çok farklı küçük bacalar vardır. Minareye benzeyen bu bacalar Yezd şehrinin sembol yapıları olan badgirlerdir. Kimilerinin “minar” yani baca da dediği badgir ismindeki “bad” rüzgar ve “gir” yakalayıcı anlamına gelmektedir. Bu yapılar İran’da Yezd, Kaşan gibi kuru havaya sahip çöl şehirlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Geleneksel havalandırma ve serinletme sistemleri olan badgirler, aşırı sıcak iklime sahip İran, Mısır gibi ülkelerde kullanılan doğal klima sistemleridir. Bu yapılar sıcak havalarda esen rüzgârı toplayıp binanın içinde bulunan havuza iterek yapı içerisinde serin hava sirkülasyonunu sağlamış oluyor. Başka bir deyişle; sıcak hava önce bacadan girip aşağıda havuzda bulunan suyun soğukluğunu alarak odalara serin hava püskürtüyor. Kurak iklime uyarlanmış, çevreyle çok uyumlu (ekolojik) bir iklimlendirme biçimi olan bu soğutma sistemlerinin tarihi, milattan öncesine dayanmaktadır.

Zerdüşt Ateşgedesi 

Yezd, farklı inançların yoğun olarak yaşandığı bir şehir. Şehir, dini anlamda önemini günümüzde olduğu gibi geçmiş yüzyıllarda da korumuştur. Örneğin 1796’dan 1925’e kadar İran’ı yöneten Kaçar Türkleri Zerdüştlere kitap ehli olarak muamele etmişlerdir.

Yezd Zerdüştlerin en önemli inanç merkezlerinden birisidir. Yezd’de ateşgede adı verilen zerdüşt tapınağı hâlâ varlığını sürdürmektedir. Rehberimiz Serdar Gündoğdu Bey’in aktardığına göre ateşgede adı verilen bu yerdeki ateş, yaklaşık 500 yıldır hiç sönmeden yakılmaya devam etmektedir. Bu ateş Ardekan şehrinden 60 km güneydeki Yezd’e 1964 yılında taşınmıştır. Ateşgede Farsça “ateş yanan yer” demek ve ateş, Mecusilikte saflığın ve temizliğin sembolü olarak görülmektedir.

Biz ateşgedede iken, tesadüfen hirbed adı verilen beyaz elbiseli görevli, yüzünde maske, elinde eldiven olduğu halde ateşin yandığı bölüme geldi ve ateşi harladı. Zerdüşt inancında insan nefesinin kirli olduğu düşüncesiyle görevli maske takıyordu. Ateş için badem veya kayısı ağacı odununun tercih edildiği de öğrendiğimiz ilginç bilgilerdendi…

Ateşgede’nin yanında bulunan ve Zerdüşt inancının anlatıldığı fotoğraf, kabartma, balmumu heykellerin olduğu müzeye geçerek bu kısımda Zerdüştlerin kutsal kitaplarından inanç önderlerine, ibadet ritüellerine kadar inançlarına dair birçok unsurun teşhir edildiğini gördük. Burada gördüklerimiz ve duyduklarımızdan anlıyoruz ki Fars milletine ait bir inanç olan Zerdüştlük hala Yezd’de yoğun olarak devam etmekle birlikte İran genelinde 40 bin, Yezd’de ise 15 bin civarında Zerdüşt’ün yaşadığı söylenmektedir.

Zerdüşt Simgesi Faravahar

Faravahar ya da Ferohar, Zerdüştlüğün bilinen sembolüdür ve bu inanca göre var olduğuna inanılan Fravaşi adlı koruyucu meleği temsil eder. Ateşgedenin bahçesinde ve içinde yer alan Faravahar resimlerini incelerken insanın aklına Türkçede kullanılan feriştah kelimesi geliyor. Bu kelime Farsça en iyisi, en güzeli anlamlarına gelen ferişte kelimesinden türetilmiştir.

Faravahar’ın ortadaki halkası evreni ve o halkadan aşağıya doğru uzayan iki ucu da iyilik ve kötülüğü simgeler. Faravahar’ın kanatları üç kat tüyden oluşmaktadır. En üst katmanı düşüncede, ortadaki sıra sözlerde ve en alt sıra ise davranışlarda saf olmayı öğütler.

Sessizlik Kuleleri (Dahme)

Yezd’de şehrin dışında yer alan Zerdüştlerin ölülerinin cesetlerini yırtıcı kuşlara emanet ettiği tepelere “Sessizlik Kuleleri” ya da “Dahme” denilmektedir. Buralar Zerdüştlerin mezarlığıdır. Zerdüşt inancına göre ölen kişinin cesedi dahme denilen yüksek yere bırakılır ve yırtıcı kuşların yemesi için beklenir. Eğer kuş ilk olarak sağ gözünü yerse bu ölen kişinin cennete gideceği şeklinde yorumlanır.

Çölün Gelini 

 “Bisiklet Şehri”, “Tatlılar Şehri”, “İnancın Şehri”, “Çölün Gelini”, “Çölün Melikesi” gibi isimleri olan Yezd için toprak mimarisinde son derece ayrıntılı bir inşaat sistemine sahip olmasından ötürü dünyanın ilk tuğla kenti yakıştırması da yapılır.

Yezd şehrinin tarihi dokusunu yansıtan sokaklarında dış mekan ile iç mekan zıtlığı hakimdir. Binaların dışarısı toprak rengi yani tek renk ve düz iken içerileri masalları andıran türdendir, hem süslemeleri hem tasarımları hem de yetiştirilen bahçe bitkileri ve gülleriyle çölde hayatta kalmak için sınırlı kaynakların akıllıca kullanılmasının canlı bir kanıtıdır.

Yıldızları Takip Ederek Hayallere Dalınan Şehir

Prof. Dr. İlber Ortaylı Bir Ömür Nasıl Yaşanır isimli eserinde “Güvenliği hesaba katarak şehri gece de gezin. Gece bir şehrin güzelliğidir. Venedik, Yezd, Semerkant, Barcelona, Toledo muhakkak gece de görülmesi gereken şehirlerdir” demektedir. Ortaylı Hoca’nın işaret ettiği şehirlerden olan Yezd’de gündüzleri hepsi de birbirinden güzel inşa edilmiş, labirent gibi sokaklar arasında sıralanmış çamur duvarlar, işlemeli tuğlalarla örülmüş badgirler arasında, geceleri ise pırıl pırıl yıldızlı gökyüzünün altında hayallerinize doğru yürümek inanılmaz keyiflidir.


Ahmet AKALIN
Ankara Üniversitesi Doktora Öğrencisi
RTÜK Üst Kurul Uzmanı

Pusulamalatya

Bakmadan Geçme